100. yıl bisiklet turuna katıldığımda 73 yaşındaydım. 100’den sonraki her gelen yılda, kutlama turlarına katılacağıma kendi kendime söz vermiştim.

Tabii sağlığım ve ömrüm yeterse düşüncesi altlığının üstüne.

29 Ekim’e kadar havalar yağmurlu, sel baskınları olan günler geçirmiştik, bisiklet ile gerekli antrenman ve çalışmaları yapamamıştım. Ben pek hazır değil gibiydim ama, bisikletimi hazırlamış, hatta tura katılmaları için İzmir’den iki mimar arkadaşımı da davet etmiştim.

Yunusemre Belediyesi geçen yıllarda olduğu gibi bu yılda destek olarak araçlar ve yol boyunca yiyip içecek kumanya hazırlamıştı sağ olsun Semih Başkan.

Bir hafta önceden öncü grup ve kaptanımız Serkan, Tarzan Çavuş, bisiklet sürerek tam 102 km’ye gör rotayı tayin etmişlerdi. Geçen iki yıl doğudan başlamıştık bu yıl batıya doğru giderek doğu yönden Manisa’ya girerek başladığımız noktaya geleceğiz. Batuhan’ın motorcu arkadaşlarından My Enduro Motor grubundan 4 motor eşlik edecekti. Batuhan, Torunum AzmiCan, meydana geldiğimizde jandarma motor ekibinden emniyet açısından 6 motorlu daha vardı. Alperen, bu yıl motorcu ekiplerle birlikteydi.

50’den fazla bisikletli vardı topluluğun büyük kısmını Remzi Yıldız arkadaşımızın yönettiği Manisa Bisiklet Platformu grubu temsil ediyordu. Bayraklar dağıtılıp hazırlıklar bittiğinde hep birlikte söylediğimiz İstiklal Marşının ardından motorlar eşliğinde meydandan hareket ettik. İlk molamız olan Bağyolu’na geldiğimizde ekip hayatından memnun ve coşku yerindeydi.

Buralarda sürülen tarlalar, uçuşan kuşlar, ardı ardına köyler var; Vicdan Muhtarın Gülbahçe’si, Koca Arnavut Yasin Başkanın Üçpınarı (bizimkilerin Arnavutluktan göçerek ilk yerleştikleri yer.) Tepecik’ten sonra Paşakköy’de ikinci molayı merkez caminin yanında parkta verdik. Bisikletler bir yana sürücüler dört yana enerjiler pedallarda bıraktığımız yere. Çaylar sodalar havada uçuşurken, Remzi’nin sesi keyfimizi aldı “Harekete beş dakka hazırlanalım arkadaşlar.” O da haklı saat 18.00’de tur bitecekti.

Çekirge sürüsünün parkı istilasından sonra köyden çıktık. Saruhanlı’ya geldiğimizde benim İzmirli arkadaşlar yorulmuş olmamlılar ki “oh Manisa’ya geldik dediler” gülmekten zaten yorulmuşum ayağım pedaldan kaydı. (Saruhanlı’ya İstanbul yolu üzerine zamanında battı çıktılı kavşak düzenlemesi yapalım dediğimizde Zeki Başkan, vatandaşlar ekonomiyi bozarız transit yolcular Saruhanlı'ya girmez demişti. Alaşehir’e yapıldı burası kalmıştı.)

Yol boyunca jandarma trafik motorları sirenler motor cayırtıları egzos patlamaları ile bizlere gaz verirken; ovalar inliyor, köylere girdiğimizde köyler çınlıyor, aldığımız gazla pedallara yapışmış ayaklarımızın üzerinde ayağa kalkıp kıvırtanlar bile vardı. Arada yola dağıldığımızda bu kadar samimiyet yeter deyip sağa yanaştırıp yolu açıyorlardı.

Remzi, arkadan dökülenleri topluyor Yunusemre Belediyesi’nin minibüsüne koyuyor bisikletlerini kamyonete yüklüyordu. Öne gelip hal hatır soruyor “nasıl gidiyor” deyip kulak kabartıyordu ama nefesler konuşmaya kapanmış omuzlar gidona değecek kadar abanmış, cılız sesler çıkıyordu. Sürüş temposunu önde giderek dengede tutan Kaptan Serkan’a arkaya bakmadan, arada bir, yavaşlayın “arka koptu” diye sesleniyordum ki dinlenebilelim.

Mütevelli’ye girdik. Üçpınar Paşaköy Mütevelli büyükşehir öncesi beldeydi, şimdi beş mahallenin birleştiği beldelere mahalle diyorlar. Mütevelli’den iniş aşağı kolay çıktık.

Koldere son mola köyümüzdü. Yol boyunca. yolda köyde elde telefonlar videolar fotoğraflar çekiliyor pozlar veriliyordu. Burada poz verenler pert fotoğrafı çektiriyordu. Kahveci çay diye dolaşıyor ama yorgunluktan çaya bakan, sesi duyan yoktu.

Ova köy yollarına benzemeyen dümdüz bir yol ile Koldere’den çıktık bas bas, gözüken yolun sonu gelmiyor bir türlü. Yeniharmandalı’nın yanından Manisa’ya dönüş yoluna girmiştik. Manisa’nın doğusundan cezaevinin oradan gireceğiz ama, daha Manisa’nın batısına gideceğiz düşüncesi off dedirtiyordu.

Cezaevinin kavşağında toplandık, mataralara sarıldık sulandık, jandarma komutanın sağdan dikkatli gidelim trafiği aksatmayalım deyişi ile talimatlandık, toparlandık Mermerciler Sitesinin önünden sürüş terbiyesini takındık, kırmızı ışıklar bize yanmıyor alaü vala ile Alaybey’den geçtik bu arada jandarmanın bölgesi olmayan şehir içinde, onlarda coşmuş sirenler kornalar daha bi başka çınlatıyordu Manisa’yı.

Hükümet önüne inerken, Kurtuluş Şavaşında Teğmen Seyfettin Çalbatur ve Askerlerinin Manisa’ya girişinin hayali canlandı aklımda. Titredim, heyecanlandım, duygulandım. Seyfettinbey Çalbatur Caddesinden Atatürk Bulvarına sağa döndük. Doğumevi kavşağından Cumhuriyet Caddesine döndük. Mustafa Kemal Paşa Caddesinin bitiminde 8 Eylül Caddesine girdik. Sirenler hiç susmuyor, yol kenarına dizilmiş, alkışlayıp bağıran ıslıklayan vatanseverlerin seslerini bastıramıyordu.

Saat 18.00’e yaklaşmış akşamın alaca karanlığı çökmüş, bizlerin yakmaya fırsat bulamadığımız bisiklet lambalarımızın karanlığında dizlemiz çözülmüş, yorgun, sessiz. omuzlarımız düşmüş halimiz, 1922-23 yıllarındaki savaşmaktan yorgun düşmüş Vatanımızı yansıtırken Yunusemre Meydanına girdiğimizde koca meydanın motosikletliler tarafından doldurulduğunu gördük, şaşırdık. hem de saf tutmuş askerler gibi. 102 kilometre sürmüş yorgun düşmüş nöbeti devredecek bizleri bekliyorlardı. Yan yoldan onların alkışları ile girdik meydana. Bayrağı onlara teslim ettik adeta. Cayırtılarla daldılar Manisa sokaklarına.

Bir ölürüz, bin diriliriz, biz Türk Milletiyiz.

Türk Milletinin tabiat ve adetlerine en uygun idare, Cumhuriyet İdaresidir.

Mustafa Kemal Atatürk.

103. yılda buluşmak dileğiyle.