Merhaba sevgili okuyucular… Son günlerde deprem haberleri bir kez daha hayatımızın gerçeğini hatırlattı: Ne kadar hazırlıksız olursak, sarsıntı o kadar büyük bir korkuya dönüşüyor.

Dün, İzmir’in Seferihisar açıklarında yaşanan 6,6’lık depremin yıl dönümüydü. Yıkılan binalar, yitirilen hayatlar ve geriye kalan çaresizlik… Aradan yıllar geçti ama depremin acısı hala taze.

2023’te Kahramanmaraş’ta yaşanan 7.7 ve 7.6’lık depremler ise sadece bir şehrin değil, 11 ilin hayatını paramparça etti.

Balıkesir’in Sındırgı ilçesi ise yakın zamanda iki kez sallandı. Ağustos ayında 6.1’lik depremi yaşadık, üzerinden sadece 2,5 ay geçmeden aynı büyüklükte ikinci bir sarsıntı geldi. Derinliği yüzeye yakın olduğu için etkisini tüm şiddetiyle hissettik.

O an saniyeler sanki durdu… Sarsıntı bitince kendimizi sokakta bulduk…

Yaşadığımız İzmir depremindeki sarsıntı gibiydi.

**

Evet, Manisa da bir deprem şehri. Demirci’den Kula’ya, Salihli’den Şehzadeler’e kadar her ilçede yer altındaki hareketlilik gerçek bir tehdit. En küçük sarsıntılar bile bunu hatırlatıyor. Ama asıl tehlike; depremin kendisi değil; ihmaller. Önlem alınmaması, denetimin olmayışı, plansız şehirleşme…

Her sarsıntıda aynı sorular akla geliyor: Evimiz güvenli mi? Okullar, iş yerleri sağlam mı? Şehir planlaması yeterli mi?

Yanıt çoğu zaman hayal kırıklığı yaratıyor. Deprem doğanın gerçeği ama bunu önlemek biz insanların ellerinde.

Manisa’da yaşayan herkes bunu bilmek zorunda. Güvenlik bir seçenek değil, zorunluluktur. Depremin acısını yaşayarak öğrenmek yerine önlemleri ciddiye almak hayat kurtarır.

Unutmayalım, hazırlık ve bilinç bir kentin en sağlam temeli!