Bu hitap için herkesin aklına birileri gelebilir ama benim muhatabım bellidir, o da Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’tır. Ağır ol Başkan! Ne Bodrum babanızın tapulu malıdır ne de sahiller imtiyazlı birilerine aittir. Kıyılarımız anayasal teminat altındadır ve devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.

Siz Bodrum halkının seçilmiş temsilcisi ve şehir eminisiniz. Şehir emini ne demektir bilir misiniz? Koca bir şehir size emanet demektir. O şehirde yaşayanların, ikinci konut sahibi olup da vergilerini size ödeyenlerin veya misafir olarak geçici süreyle kentinize gelip, şehriniz esnafına, tüccarına, belediyenize, para bırakan insanların hakkını, hukukunu korumak, onların ihtiyaçlarını karşılamak, huzur içinde ikametlerini temin etmek sizin birinci vazifenizdir. Aksi takdirde vazifenizi yapmamışsınız demektir. Bir başka deyişle size emanet edilene sahip çıkamamışsınız demektir.

Kelimeyi özenle seçtim emanete sahip çıkamamışsınızdır dedim. Emanete hıyanettir demedim. Nedenine gelince sarf ettiğiniz sözlerin bilgisizlik, acemilik, tecrübesizlikten kaynaklanan bir hata olduğunu düşündüm. Yok eğer ben yanlış düşünüyorsam, hata değil de bilerek isteyerek halkın değil, otelcilerin çıkarlarını gözetmek amacıyla söylediyseniz, işte o zaman düpedüz hıyanet olur. Onun için sizden ricam sözlerinizi tavzih etmeniz, hata yaptım deyip emanetin asıl sahiplerinden özür dilemenizdir.

Şimdi bana bu kadar tantanaya ne gerek vardı diye soranlarınız olabilir onun için duymayanlar için özet geçeyim. Bodrum Türkbükü’de bir otel bu sezonun sahildeki şezlong fiyatlarını açıklamış. Çift kişilik bir loca günlük bin TL, aylık kiralarsan 24 bin TL. Lütfetmişler 6 bin lirasını kırmışlar. Peki bu durum karşısında Reis Bey ne diyor? “Serbest piyasa var biz karışamayız” diyor. Kim diyor bunu? Aslan sosyal demokrat Reis diyor. Yahu siz ne zaman serbest piyasayı öğrendiniz? Serbest piyasa, dileyenin dilediğini yapması demek değildir. Serbest piyasa “altta kalanın canı çıksın” demek de değildir. Bu memlekete merkez sağ lazımdır, şarttır, olmazsa ülke düzelmez, ekonomi düzelmez diye diye dilimizde tüy bitti. Öğretemedik. Bodrum halkı siz Kocadon’u çok ararsınız.

Serbest piyasa, devletin belirlediği kurallar, şartlar, anayasa, yasalar ve diğer mevzuatın izin verdiği ölçüde serbesttir. Devlet kamu yararını gözetmek zorundadır, kamu yararının bozulduğu yerde serbest piyasa işlemez. Hadi bakalım, sıkıyorsa maskeyi 1 TL’den fazlaya satın serbest piyasa var. Satamazsın devlet kamu yararı gözeterek tarh koymuştur. Asgari ücretin altında bir ücretle işçi çalıştıramazsınız, hani serbest piyasaydı. Demek ki kuralsız serbest piyasa olmaz. Kuralları da devlet koyar.

Anayasamızın 43. maddesinde; kıyıların, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceği ve kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartlarının kanunla düzenleneceği öngörülmüştür. 3621 sayılı Kıyı Kanunu da bunun şartlarını koymuştur. Buna göre sahiller kamuya açıktır kimse kıyıdan içeri doğru kanunda öngörülen mesafelerin dışında kıyılarda tasarrufta bulunamaz. Kıyılardaki otellerin, beach kulüplerin kanuna uygun olmak kaydıyla kendi alanları içerisinde loca, veranda yapmaları, şemsiye ve şezlong koymaları ve diledikleri fiyatı talep etmeleri serbest piyasa mantığı ile açıklanabilir. Ancak bunu kamuya açık alanda yaparsa, kıyıya kaçak olarak kurduğu iskeleler üzerinde yaparsa bir şehir emini çıkıp da biz müdahale edemeyiz diyemez.

Buradan yetkili ve sorumlu kişileri, birimleri ve kurumları bu fahiş uygulamanın engellenmesi için meseleye el koymaya davet ediyorum. Kimleri mi? Başta Partisine mensup belediye başkanının kulağını çekmek üzere CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nu, Kıyı Kanununu yürütmekle mükellef Şehircilik ve İmar Bakanlığını, mahalli idarelerden sorumlu İçişleri Bakanlığını, Muğla Valiliğini, Muğla Büyükşehir Belediye başkanlığını ve daha başka hangi sorumlu kurum varsa onları da.

Bütün bunlardan iş çıkmadı mı? O zaman Muğla Barosu ve akademik odalarını göreve davet ediyorum. Birçok konuya müdahil oluyor dava açıyorsunuz. Anayasanın 43. maddesini ve kıyı kanununu çiğnetmeyin. Türkiye hukuk devletidir, kimse hukukun üstünde değildir.

Yeri gelmişken, kadim dostum İçişleri Bakanı Sayın Soylu’ya da bir ihbarda bulunmak istiyorum. Ayvalık Sarımsaklı Vilayetler Evi müdürünüz düpedüz yasaları ihlal etmiş görünüyor.  Geçtiğimiz yaz şezlong kiraya veren zorbalar, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kamuya açık alanda zorla para almaya kalkıştılar. İtiraz edince de telefonlarından müdürünüzün imzaladığı bir sözleşmeyi gösterdiler. Eğer bu sözleşme gerçekse gereğini sizden bekliyoruz.

Şimdi ben bunları yazdım ya, çıkarları zedelenenler ve onların yardakçıları beni turizmi baltalamakla suçlayacaklardır. Haşa! Esas turizmi baltalayanlar, kamu alanına loca yapan, iskele kurup şezlong koyan, haraç gibi para toplayan, 150 TL ye lahmacun yediren zihniyettir. Merak eden fazla uzağa gitmesin, hemen Bodrum’un karşısında, bağırsan duyacağın mesafede İstanköy (Kos) adasına gitsinler. Hangi plaja isterlerse gitsinler, şezlonga kurulsunlar, ne yer içersen onun parasını ödersin, içmezsen de kimse başına dikilip seni rahatsız etmez. İster yemek ye ister 2 avroya bir frape (soğuk kahve) iç, akşama kadar şezlong da şemsiye de senin. Hangi tavernaya gidersen git üç aşağı, beş yukarı aynı parayı ödersin. Bodrum’da bir lahmacun, bir ayran parasına mükellef bir ziyafet çekersin kendine. Benden söylemesi

Amacımız bağcı dövmek değil üzüm yemektir. Dileyenin bu pandemi sürecinde bulaş riskine maruz kalmadan huzur içinde tatilini yapabilmesi arzumuzdur. Yok öyle yağma birileri çıkacak kamuya ait alana şezlongunu, şemsiyesini, locasını dikecek, parayı bastıran da risk almadan güneşlenecek, parası olmayan halk plajında dip, dibe yanında oturan pozitif mi endişesiyle diken üstünde oturacak öyle mi? Buna Allah da razı gelmez kul da.

Kalın sağlıcakla…