Manisa Dostlar Meclisi sevgili kardeşimiz Cihan Canuyar öncülüğünde güzel işler yapıyor, partiler üstü kimliği ile entelektüel bir oluşum. Henüz toplantılarına katılma fırsatım olmadı ama hem sosyal medyadan hem de katılan dostlardan önem taşıya hususlarda bilgi sahibi oluyorum.

Geçtiğimiz günlerde birkaç gün arayla iki siyasi parti genel başkanını ağırladılar. Aslında her ikisi de birbirlerine tamamen zıt fikirlere ve dünya görüşlerine sahip olsalar da geçmişte sonuçlanamayan bir diyalog ve işbirliği niyetine olduklarını biliyorum.

İlk olarak 27 Mayıs darbesini gerçekleştiren cuntanın mensuplarından Muzaffer Özdağ’ın oğlu, Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ ağırlandı. Özdağ kendisi de muhtelif konuşmalarında 27 Mayıs darbesinin gerekli olduğu anlamına gelebilecek sözler sarf etmiş hatta bunları doçentlik tezinde de sözüm ona belgelemeye çalışmıştı.

Ben fikirlerim bağdaşmasa da siyasal saiklerle haksızlığa ve hukuksuzluğa uğramış, nahak yere hürriyetinden mahrum bırakılmış kişilere demokrat biri olarak hep sahip çıkmışımdır. Bu bağlamda, Özdağ’a da, İmamoğlu, Mustafa Balbay, Can Atalay ve daha birçoklarının uğradıkları haksızlıkları yazılarımda dile getirmişimdir. Fetö kumpası davalarla ilgili olarak Yassıada ve Silivri benzetmesini de yapan benim. Bugün herkes yüksek sesle hukuksuzluklardan, adaletsizliklerden söz ederken ben ne Özdağ’dan ne Balbay’dan ne de birkaç kişi hariç CHP camiasından adaletin yerle bir edildiği, “sizi içeri tıkan kuvvet böyle istiyor” denilen emre muharrer Yassıada mahkemesini kınadığını duymadım. Ben Balbay ve Özdağ’la ilgili yazdığım yazıların sonunda hep kendilerine yapılan haksızlıklardan söz ederek babalarımıza yapılan haksızlıkları ve işkenceleri anlamış olduklarını umduğumu belirtmiştim.

Gelelim ikinci konuğa; o da geçmişte birlikte siyaset yaptığımız, dava ve mücadele arkadaşımız, 27 Mayıs cuntasının Yassıada’da İdamla yargılattığı ve müebbet hapse mahkum ettiği baba dostu merhum Kemal Serdaroğlu’nun oğlu eski Sağlık Bakanı Doğru Parti genel başkanı Rifat Serdaroğlu’dur. Tenakuzu gördünüz mü? Biri Gazi meclisi fesheden, seçilmişleri hapse tıkan cuntanın mensubu darbeci bir babanın oğlu diğeri, darbecilerin idamla yargılatıp müebbet hapse mahkum ettiği İzmirlilerin helal oylarıyla seçilmiş bir milletvekilinin oğlu.

Ümit Özdağ’ın konuk olduğu gün bana anlatılanlara göre bir genel başkan gibi değil talebelerine hitap eden bir hoca gibi davranmış. Salona girer girmez kameraları, cep telefonlarını, kayıt cihazlarının hepsini kapattırmış. Anlaşılan kaç sene önce yaptığı konuşmadan dolayı anlamsız bir şekilde tutuklu kalmasından bir hayli çekingen ve tedbirli olmuş. Halbuki hakkında yüz küsur dava açılmış, kiminden hüküm giymiş istinafta süreci devam eden Rıfat Serdaroğlu son derece rahatmış, sorulan her soruya cesurca cevap vermiş. Zaten her gün de cesaretle yazmaya devam ediyor, hiç kimseden de çekindiği yok.

Ümit Özdağ’dan bazı sorulara aradığım cevaplar vardı. Kendim gidemediğim için bazı dostlardan sormaları için ricada bulundum. Zaten birçok katılımcı da benim düşündüğüm soruları da sormuş. Babasının darbeci oluşunun suçunu elbette oğluna yükleyemeyiz ama kendisinin de mealen 27 Mayısın gerekli olduğu anlamına gelecek sözler sarf etmesi ve doçentlik tezindeki militarizmi çağrıştıracak ifadeler kullanmasının demokratlarda merak uyandırması gayet doğaldır. Beklerdim ki; Özdağ kendisinin uğradığı haksızlıklar karşısında empati yapar, 27 mağdurlarının daha büyük haksızlıklara uğramış olduklarını idrak eder, ülkemizin başbakanının ve iki bakanının asılmasının doğru olmadığını söylerdi. Yanılmışım demek bu kadar zor mudur? Siyaset adamı gerektiğinde yanıldığını da söylemelidir.

Oysa Özdağ kendisine sorulan sorulara cevap vermemiş, doçentlik tezinde yazdıklarının arkasında olduğunu beyan etmekle yetinmiştir. Kimse sizin doçentlik tezinizdeki demokrasiyle bağdaşmayan, darbecileri aklamaya çalışılan, darbeye kılıf uydurmaya çalışılan yazıları okumaya mecbur değildir. Teziniz üniversitenin ve diğer akademik sitelerde zaten bulunmuyor. Anlaşılan kitap olarak piyasaya sürdüğünüz teziniz satılsın diye internette bulunmuyor.

Geçtiğimiz hafta İzmir milli kütüphanede kitabınızı buldum birkaç gündür kütüphanede çalışıyordum. Önemli yerlerinin fotoğraflarını da aldım.

Bugün 10 Kasım büyük Atatürk’ün ölüm yıldönümü. Saygıyla anıyorum. Size de tavsiyem Atatürk’ün İttihat Terakkinin Selanik kongresindeki konuşmasını okuyun, ordu siyaset ilişkileri hakkındaki beyanlarını da dikkatle tekrar okuyun. Atatürk’le çeliştiğinizi göreceksiniz. Öyle kurusıkı Atatürkçülük olmaz.

Darbeler kırmızı çizgimizdir ve 27 mayıs tüm darbelerin anasıdır. Darbelerin iyisi kötüsü olmaz. Başbuğunuz Türkeş bile bunları zaman içinde anlamış, “En kötü sivil idare en iyi askeri idareden daha iyidir” diyerek yanıldıklarını söylemekten çekinmemiştir. Bana göre de siyasette yapılması gereken doğru hareket de budur.

Ümit Özdağ’ın tezindeki bana göre büyük hataları bir sonraki yazımda ele alacağım. Bana göre siyasetten umut bekleyen kimseler, darbelerden, terörden, şiddetten medet ummamalıdır. Askerlerin yeri kışlalarıdır. Asker siyasete girerse vatan savunması zaafa uğrar. Askerden medet uman siyasetçiler de yok olmaya mahkumdur.

Kalın sağlıcakla…