İnternette sayfası olan bir mimarlık sitesinde: Tanınmış mimarların projeleri ile yarışma projelerinin yayınlanarak paylaşıldığı, tartışmaya açıldığı, yorumların yapıldığı, karşılıklı atışmaların, tenkidlerin, yorumlara verilen cevaplar ve irdelemelerin yapıldığı, çok hararetli sıcak, dumanı üstünde olan ‘Forum’ adı altında aynı sayfada bulunan bir platformu vardı. Yıl 2008, ben de bilhassa yarışma projelerine biraz ağır biraz tiye alarak çok yorum yapıp hararetli tartışmalara sebep olmuştum.

İki sene önce 2020 yılı bahar ayı olmalı bahçesinde oturmuştuk çünkü. Yeni arkeoloji ve etnografya müzemizi, müdürünün daveti üzerine gitmiştim. Artık her şeyi bittiği için açılacak deniliyordu. Manisa’mızın Mimar Sinan’ın 1583-1592 tarihleri arasında yaptığı Muradiye Camisi’nin külliyesinden yani o tarihten bu yana yapılmamış yeni arkeoloji ve etnografya müzemizi merak ediyordum, gidip göreyim istemiştim. Tamamen bitirilmesi için ufak tefek işleri var, yapımcı firmanın şantiye barakaları müze girişinin yan tarafında. Bu barakaların birinden çıkan bir şahıs, “Hoşgeldin” dedi. Firmanın teknik müşaviriymiş. “Beni hatırladın mı? Dedi. Adını söyledi sonra Forum’daki rumuz ismini söyledi. Hatırlamıştım, gülüştük. Gülüşmemizin sebebi. Forum’da bazen ipin ucunu kaçırıp ağır yorumlar yaptığımız yazışmalarımız aklımıza gelmişti. İnternetten arkadaşımdı diyebilirim.

Sosyal medya sitelerinin bilhassa Facebook’ta arkadaşlıktan öte bireyi olduğumuz ve birlikte aile oluşturduğumuz bu site: O kadar senli benli, ulu orta yazışıldığı, fotoğrafların paylaşıldığı, hatta hastaneden hasta yatağının baş ucunda acıdan sancıdan buruşmuş yüzüne rağmen gül biraz feyse koyacağım deyip zorlanıldığı, cenazelerinde kabre toprak atarken resmedilip paylaşacak kadar ileri giderek, yediğini içtiğini, acı tatlı gününü, yayınladığında, doğum gününü  hatırlattığında, üye olan herkesin paylaştığı hatta en yakınımızın dahi unuttuğumuz doğum gününü feys arkadaşı bizden önce kutladığı bir dönemdeyiz. Birini sorduğumuzda tanımıyorum ama şimdi feysten öğreniririz denildiği donunun rengine kadar istihbaratların yapıldığı devirdeyiz. Düğün nişan yemek ikram, yarışlarının yapıldığı, feyse koyacağım deyip uçurumun dibinden, kulenin tepesinden, köprünün üstünden, hayatlarını kaybedenlerin olduğu bir zamandayız.

Bir de yine bu zamanda farklı bir yaşantının içindeyiz. Apartman denilen ucbelerde bırakın yan komşumuzu aynı apartmanda kapı karşı komşumuzu tanımıyoruz. Yine feys imdadımıza yetişiyor. Eski fotoğrafların altına; komşuluğun nasıl olduğu, kapı önü sohbetleri, sokaklarda yapılan düğünler, akşam oturmaları, bu yorumlarda birbirlerini bulan eski komşu çocuklarının birbirlerine çocukluk anılarını anlatmaları...

Vah arkadaşlık vah komşuluk, nerde o eski günler bi tas çorbanın götürüldüğü yemeğin paylaşıldığı günler artık gönüllerde kaldı. Kederlenip hayıflanıp dövünmenin zamanında değiliz. ‘Devir değişti’ bu da atasözü gibi bir deyim oldu. Artık sosyal medya arkadaşlığı var olaki o gün sayfaya bakmadın ‘Dürt’ tuşu yapmışlar. Hani eskiden komşuluğa gidip uyukladığımızda kadınlar kocalarını dürterdi ya onun gibi bir şey. Dürtmese kulağını çınlatıyor bakıyorsun, duymadın üç kişi beş kişi on kişi aramış rakamları beliriyor. İllaki bakacan. El kadar alet yedisinden yetmişine içine düşeceğiz. Kazalara sebep olup canlarına canlarımıza kıyanlar var.

En çok da duygularımızı katbettk ne özlem ne hasret ne burun direğinin sızısı kaldı. Hepsi bitti. Çocuklar Amarika’da gelip gitmek zor ama feyste hergün beraberiz. Sevgilisinin sümüklü fotoğrafını feyste görünce ne aşk ne meşk birşey kalmıyor.

Yaşım geçince, bebek arabasındaki bebelere baktığımda nasıl bir zamanda yaşayacaklarını merak ediyorum. İnşallah ‘Avatar’da olduğu gibi mutluluk diyarında yaşarlar.