Marifet iltifata tabidir/Müşterisiz mal zayidir: Bu söz Muallim Naci’nin bir beytidir ama birçok kimse de bu sözü kullanır.

Hatta benim de başlığa taşıdığım ilk mısra kitap adı bile olmuştur. Muallim Naci’nin bu sözlerinden yıllar sonra yönetim bilimciler çalışanların motivasyonunu artırarak iş verimini yükseltmek amacıyla birçok teoriler üretmişlerdir. İşte bu teorilerin ana fikri de Muallim Naci’nin bu beytinde saklıdır.

Ben de orta kademe yöneticiliklerimden itibaren, genel müdürlük dönemlerimde de hep bu düsturu yönetim anlayışımın merkezine koymuşumdur. Marifetleri, başarıları hep ödüllendirmişimdir. Elbette beceriksizlikleri, ihmali, lakaytlığı, umursamazlığı hafif de olsa cezalandırmışımdır, uyarmışımdır ama asla mobing uygulamamışımdır. Köşe yazısı yazmaya başladığımdan beri de hep başarıları takdir etmiş, hataları eleştirmişimdir. Emekli olmadan önce suya sabuna fazla dokunmasak da sonrasında sözümü hiç esirgemedim.

Eleştiriler aslında yöneticilerin de yol göstericisidir. Eğer eleştirileri dikkate almaz, etrafınızdaki dalkavukların, liyakatsizlerin, evet efendimcilerin, zübüklerin sözüne bakarsanız doğru yolu nasıl bulacaksınız? Unutmayın ki, iktidar her rejimde vardır ama muhalefet sadece demokrasilerde vardır.

AKP’li, MHP’li dostlarımız hep iktidarı eleştirdiğimden yakınırlar. Halbuki öyle değil, muhalefeti de çok eleştirdim. Muhalefetin beceriksizliği yüzünden ne yazık ki; millet bu iktidara mahkum kalıyor diye az eleştirmedim. Yani hem nalına hem mıhına yazarım, eğriye eğri. Doğruya doğru derim, kimse kusuruma bakmasın.

Bugün eleştiri oklarımın hedefinde İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZSU var. Grev zamanı sendikanın taleplerini aşırı bulsam da Sayın Cemil Tugay’ın yaklaşımını söylemini halkçı belediye olduğunu iddia eden bir belediyenin başkanına yakıştıramadım. Adeta ara rejim dönemlerinin patronları gibiydi. Çalışma hayatımda yöneticisi olduğum kurumlarda onlarca toplu sözleşme bağıtladım. Türk İş, Hak İş, Disk gibi konfederasyonlara bağlı birçok farklı sendikayla anlaşma sağladım. Hepsi de davul zurnayla sonuçlandı, hem kurumların hem de çalışanların çıkarları korundu, orta yol bulundu.

Grev bitti çalışmalar başladı ama çöp yığınları hala azalmadı. Geçtiğimiz günlerde Alsancak devlet hastanesi önünden geçerken yaşlıca bir hanım söylenip duruyordu. Emekli bir hekimmiş, birkaç kez şikayet etmesine rağmen hastanenin önündeki çöpler zamanında alınmıyormuş. Etraf sinek dolu, mikroplar yayılırken sağlam gelen hasta çıkar bu hastaneden diyordu. Benzeri durumlar Karşıyaka da gözleniyordu. Belki sorumluluk Büyükşehirde olmayabilir, ilçe belediyelerinde olabilir ama öyle bile olsa bir eksiklik var demektir.

Gelelim İZSU’ya. Bir kere Türkiye’nin en pahalı suyunu satan kuruluşlardan biri. Hadi onu geçtim vatandaşa saygıları yok. 40 derece sıcakta vatandaşların su saatleri sökülüp götürülmüş. Gerekçe, abone vefat etmiş oturanlar üzerine geçirmemiş ama faturalar tıkır, tıkır ödeniyor. Uyarı var mı? Bilgilendirme var mı? Tebligat var mı? Yok! Sorduğumuzda ölü aboneye mi tebligat yapalım diye absürt bir cevap alıyorsunuz. Sözüm ona ilgili kişiye diye adrese mektup yollanmış (taahhütlü değil). Mektupta barkod yok, Genel müdürlüğün onay verdiği tarih 26 Haziran, Karşıyaka şubenin PTT’ye teslim tarihi Temmuzun biri, adrese teslim tarihi belli değil belki de hiç teslim edilmedi. Mektubun suretini abonelere işlem esnasında delil diye elden verdiler. Orada diyor ki; on gün içinde abone olmazsan suyunu keserim. Yani saatini sökerim demiyor, kaldı ki kendi verdiği süreye bile uymadan saati sökme emrini keyfi olarak vermişler. İZSU’nun kendi web sitesinde saat sökmeyle ilgili hüküm gayet açık, kendi kurallarına göre de bu gibi bir durumda saati sökemezsin. İZSU ne Cemil efendinin, ne de Cemal Efendinin çiftliği değildir. Orası halka hizmet müessesesidir ve orayı yönetenler keyfi davranamazlar ve vatandaşa d saygısızlık yapamazlar. Dahası da var ama bu kadar yeter.

Sayın Tugay’a da iki çift sözüm var. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı cennet mekan Ferdi Zeyrek kardeşimin cenazesinde Hatuniye camiinin avlusunda oturmuş ezan saatini bekliyorduk. Yanımda oturan arkadaş saygısından sandalyesini verdi. Teşekkür bile etmeden etrafındakiler selamlamadan aldı oturdu. Otursun ona da bir şey demem ama en azından kendisine hoş geldin diyen Manisalılara ki, onların çoğu da partisinin mensuplarıydılar, kaldır kafanı da bir selam ver. Kafasını gömmüş elindeki telefona, elini uzatanın yüzüne bakmadan sıkıyor elini. Gazeteci Deniz Zeyrek Tugay’ın CHP’den istifa edeceğini iddia etti. Beni hiç ilgilendirmez ama şu kadarını söyleyeyim isabet olur, çünkü oraya yakışmıyor. Biraz Mansur başkandan en çok da merhum Ferdi başkandan ders almış olsaydı böyle söylemezdim.

Gelelim marifetlere, iltifata tabidir dedik ya takdir etmezsem olmaz. Bu köşede AKP iktidarını da, onun yöneticilerini de sık sık eleştirdim. Hataları, beceriksizlikleri, bir, bir sıraladım. Ancak yiğidi öldürmeden hakkını verelim.

Bir ahbabımızın düğün merasimi ve dostların evlatlarının sünnet merasimi ve şimdi hangi akla hizmetse mahalleye dönüştürülen Mahmutlar kasabasının geleneksel hayır daveti için birkaç günlüğüne baba ocağı Demirci’ye gittim. Çok güzel olumlu izlenimlerle döndüm. Demirci’nin yeni Belediye Başkanı Erkan Kara kardeşimiz güzel ve olumlu işler yapmış. Diyebilirim ki 12 Eylül darbesiyle görevi sonlanan İbrahim Dönmez’den bu yana Demirci’de olumlu izlenim bırakan ilk kişi. Diğer reislerimiz alınmasın ama Erkan Başkan bu övgüyü hak ediyor. Bir kere partizanlık yapmıyor, işini yapıyor. Şehir girişi aydınlatmalarını çok beğendim, Kayabaşı şelalesi de ayrı bir hava vermiş kente. Henüz görmedim ama Sarıçayır mesire alanının ihya etmiş diyorlar. Aynı şeyi Ormanla işbirliği yaparak, Güldürdek ve Başalanı mesire alanları için de bekleriz. Peynirci ve Zeytincileri tekrar ait olduğu yere taşıyor o ucube gecekondu dükkanları da herhalde yıkar. 12 Eylül darbesi sonrası hiçbir belediye başkanının yapmadığı bir işi yaptı, Çamlıca mahallesi parkına 9. Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’in adını verdi. Merhum Demirel’in büyük hizmetleri karşısında biraz mütevazı kalmış olsa bile takdire şayandır. Doğal gaz şebekesi ve altyapı çalışmaları için yapılan kazılar sonrası köstebek yuvasına dönen kente geçici çözüm olarak görevi olmadığı halde asfalt dökmesini de unutmamak gerekir. Ayrıca işi biten yerlere de Büyükşehirin kilitli parke döşeme faaliyetlerini görmek de fazlasıyla memnun etti beni. Ferdi başkanı bir kez daha rahmetle ve şükranla anıyorum.

Erkan başkanın kendi görevleri dışında Demirci’yi yıllardır unutan iktidar milletvekillerinin beceremediği işleri de üstlenip Ankara’da birçok işi çözdüğünü de gözlemledim. En iyi tarafı da Türkiye’nin her tarafında artık üst geçitlerde bile kurulan yürüyen merdiveni hizmetmiş gibi sunup, maliyetinin kat be kat fazlası masrafla belediye kasasından halka yemek dağıtanlar gibi kendi reklamını yapmıyor.

Sanırım her ne kadar asıl adı Ömer olsa da adaşım Muallim Naci’nin sözlerinin gereğini yerine getirmiş oldum. Takipçisi olacağım, iyi işlerini alkışlayıp teşvik edeceğim, hatası olursa da bir Demirci sevdalısı olarak elbette ki uyaracağım.

Kalın sağlıcakla.