Stratejist değilim, dünyayla ilgili hüküm sürecek laf edecek kadar da iddialı değilim. Duyduklarımı, üç beş belli başlı kişilerin dünya gidişine yön vermek istediklerini her ne kadar kabullenemesem de bir gerçek payının olduğu var galiba.

Şu korona illeti, pat diye çıkıverdi hem de insan sağlığı açısından son derece etkili, yıkıcı, kıyıcı bir şekilde. Sağlığımız bozuldu, sosyal hayat, ekonomi, eğitim, yatırım tümüyle öyle bir sarsıldıki dünya sallandı. Koca uçak şirketleri battı. Hastaneler yetmez oldu. Birçok insan işyerini kapattı birçok üretici de kaybolup gitti.

Sağlıkla ilgili ne kadar tedbir alınsa da köşe bucak kaçsan da koronaya yakalanmayan çok az insan kaldı. Onların da yakalanmayacaklarının garantisi yok. Çok kimse bu amansız hastalıktan kurtulamadı.

Aşı bulundu diye sevindik. Aşı olanlar aşının yan tesirinden ya hastalandı ya da aşının yan tesirinin meydana getirdiği hastalıktan öldüler.

Dünyadaki bu üç beş kişinin amaçlarına ulaştıklarına inanmaya başladım. Ne yapsak sağlığımız bozuldu onlar da emellerine ulaştı dememe kalmadan ben de o üç beş kişinin amaçlarına hizmet ettim.

Hep derim “kaporta sağlam ama motor aksamında parçalar tamir gördü orijinalini bulamadık!” buna tıp dilinde kronolojik hastalık diyorlar. Böbreklerim gençliğimden bu yana yerini belli ederek geliyor. Kum, taş, kist olması gereken herşey var. Geçen Haziran ortasında çok korunmama rağmen koronaya yakalandım, aşımız var diye grip gibi atlattık, sıkıntım olmadı. Aradan iki ay geçti bir sabah idrar yollarımda bi rahatsızlığım oldu böbreklerimi üşüttüme yordum. Tedavi oldum geçti gibi ama biraz daha devam ediyor. Derinlemesine düşününce buna sebep korona illeti dedim. Korona virüsü vücuda girdi mi başlıyor gezinmeye, iç organlarda benle başedemesin dediği hangisinde arıza, zayıflık varsa oraya yerleşiyor ve başlıyor kemirmeye. Hakikaten bir müddet (bir iki ay bazen üç ay) direniyor sonunda yenik düşüyor ve hastalık baş gösteriyor. Durma koş; doktor, tahlil, ilaç, o üç beş kişi avuçlarını kaşıyor.

Tabii bu arada birkaç hastaneye gittim. Önce aracımı parketmekte zorlandım, koskoca hastane bahçeleri araç dolu. Hastane kapısından girdiğimde kıyamet insan; elinde kağıt, test sonucu, rapor, kimisinde bebesi, annesi, yaşlısı, koş oraya koş buraya. Tam herşey bitti derken doktor kapısı önünde bekle babam bekle. Korona tepeden bakıyordur herhalde “amacıma ulaştım, ama yetmezzz” gözüyle.