Feniks (Phoenix), simurg ya da Müslümanların verdiği isimle Zümrüt-ü Anka kuşu efsanevi bir kuştur. Hem Yunan mitolojisinde hem Pers kültüründe hem de İslam inancında efsanelere, menkıbelere konu olan bir kuştur. İslamiyet öncesi Türkler ise Tuğrul adını vermişlerdir. Farklı kültürlerde, farklı hikayeleri vardır ama hepsindeki ortak noktalar bütün kuşların onu hükümdarları olarak kabul ettiği, 500 ile bin yıl arasında yaşadığı ve öldüğü varsayılan evreden sonra da küllerinden yeniden doğduğuna inanılmasıdır. Bu efsaneye ilerleyen satırlarda değineceğim ama önce geçen haftaki yazımda söz ettiğim konulardaki izlenimlerimi nakledeceğim.

            Malum, oda borsa seçimleri sürüyor muhtemelen de Mayıs ayında çalışma hayatımın büyük bölümünün geçtiği TOBB’da seçimli genel kurul yapılacak. Geçen hafta Turgutlu TSO başkanı dostumuz Faruk Aydın’ın güven tazelediğini yazmıştım. Manisa TSO’da da Mehmet Yılmaz, Salihli’de İbrahim Yüksel, Alaşehir’de Mustafa Seyhan yeniden ipi göğüslediler. Ancak, değişim rüzgarları da fırtına gibi esiyor. Demirci’de kasım Kabak yeni başkan, Akhisar’da ise geçen dönemin dönüşümlü başkanları ile bir önceki dönemin başkanı kendi guruplarından çıksalar da çoğunluğu sağlayamadılar. Çoğunluk ise bağımsızlarda. Yani koalisyon görünüyor. İstanbul Ticaret Odasında ise binlerce tüccar birleşerek kendi kaderlerine el koymak için bağımsız guruplar oluşturmuşlar, her meslek gurubunda liste çıkarıyorlar.

            Ben de Demirci’de vazifemi yerine getirip oyumu kullandıktan sonra, sonucu beklemeden, Saruhanlı DP ilçe teşkilatınca düzenlenen dayanışma yemeğine katılmak üzere yola çıktım. Akhisar’da kısa bir çay molasında eski ilçe başkanlarımız Muhittin Selimoğlu ve Oğuz Kurbanoğlu ile kucaklaştıktan sonra Saruhanlı’ya geldim. Uzun zamandır gelememiştim, Saruhanlı oldukça büyümüş, gelişmiş kasaba hüviyetinden çıkmış modern bir şehir olmuş. Doğrusu kalacağım yeri bile bulmakta zorlandım. Çocukluğum, gençliğimin en keyifli zamanlarını geçirdiğim rahmetli eniştem Refik Soyer’in çiftliğinin bulunduğu yer blok apartmanlara dönüşmüş. Kuzenler gelişimin önünde duramadık biz de teslim olduk dediler. Tabi gelişmenin de bir bedeli var güzelim tarım arazileri kısmen de olsa betona yenilmiş.

            Saruhanlı’daki yemek oldukça kalabalıktı 500 ün üzerinde kişi vardı. Öyle ki; uzak ilçelerden gecikerek gelen başkanlarla, DP İzmir İl Başkanı Serdar Faralyalı,  Buca ilçe başkanı Remzi Doğan ve beraberindekilere yemek kalmadı.

            Saruhanlı DP ilçe başkanı Süleyman Çınar haftalardır bu toplantıya hazırlanıyordu çok da başarılı oldu, yaptığı konuşmayla da katılımcılardan alkış aldı. Belediye Başkanı Zeki Bilgin’in konuşması da takdir topladı. Millet ittifakı partilerinin il başkanları da vardı, Semih Balaban, Hasan Eryılmaz, Zekai Yılmaz da birer konuşma yaparak birlik mesajı verdiler. Toplantıya katılanlar arsında en kıdemli siyasetçi olarak beni görmüş olacaklar ki son konuşmayı bana verdiler. Salondaki coşkulu kalabalığı görünce “27 Mayısta, 12 Martta, 12 Eylülde her tökezlemenin ardından zümrüt-ü Anka kuşu gibi küllerimizden yeniden doğduysak bugün de bu salon bunu müjdeliyor” sözlerim salondan büyük alkış alınca, simurg, feniks veya zümrüt-ü Anka kuşu bugünkü başlığımı kendiliğinden atıverdi. Ertesi gün Belediye başkanı Zeki Bilgin’i ziyaret edip Saruhanlı’dan ayrıldım. Zümrüt-ü Anka kuşunu düşünmeye başladım.

            Efsaneye göre Anka kuşu bütün kuşların hükümdarı olarak bilinir. Masalsı Kaf Dağı ile beraber aynı zamanda Habeş Diyarında yaşadığına İnanılır. Aynı zamanda bilgi ağacında yaşaması ile beraber her şeyi bildiği iddia edilir. Diğer tüm Kuşlar Anka kuşuna İnanır ve onu kurtarıcılığına dair inanç beslerlermiş. Anka kuşu, ölümünün yaklaştığını hissetmeye başladığı an kendisine kuru dallardan bir yuva inşa etmeye başlar ve bunu ne olduğu bilinmeyen bir zamkla sıvar. Daha sonra yuvanın içinde güneş ışınlarının kuru dalları yakmasıyla yuva içinde ölmeyi bekler. Yanarak ölür ve sonrasında küllerinden yeniden doğar.

            Türk mitolojisinde doğaüstü nitelikleri olan kızıl renkli devasa bir kuştur ve Tuğrul diye anılır, ölümsüzlüğü ve yeniden dirilişi simgeler. Türk mitolojisindeki bu kuşun diğer mitolojilerdeki benzerlerinden en önemli farkı tek başına olmayıp bir benzerinin hatta ikizinin bulunmasıdır. Her ikisi de Anka kuşunun tüm niteliklerini barındırırlar. Tuğrul Kuşu yeraltına da inebilir. Atilla Han’ın ve bazı Oğuz boylarının bayraklarında yer almıştır. Oğuz Kağan ilk eşini, başında Tuğrul Kuşu olan bir ağacın kovuğunda bulmuştur. Macarlar armalarında yer alan bu kuşa “Turul” derler.

            Türk siyasetinde de iki ana damar vardır, CHP ve DP. Birinden biri zafiyete uğrasa Türkiye’de demokrasi ve siyaset kurumu kaosa sürüklenir. Ancak siyaset boşluk kaldırmaz. 1983 seçimlerinde DYP ve CHP’nin muadili SODEP seçimlere sokulmayınca, ANAP ve Halkçı Parti o boşluğu doldurdu. Yeniden açılan CHP zaafa düştüğünde o boşluğu da DSP doldurdu. İyi yönetilemeyen DYP zayıfladığında ise takiyeci AKP hemen fırsatı değerlendirdi.

            Bugün DYP’nin yerini alan DP, tıpkı zümrüt-ü Anka kuşu gibi küllerinden doğmayı beklemektedir. Tıpkı Tuğrul kuşunun simgelediği ölümsüzlüğü arayıp dirilişi beklemektedir. Ancak tabi ki bu bekleyerek olmaz, çok çalışmak halka gitmekle olur. İnanın bunu 4-5 günlük Manisa-Demirci-Saruhanlı gezimde gördüm. Vatandaş susamış, gözlerimin içine bakıp adeta nerede kaldınız? Diyor. Öyleyse çare özüne sahip çıkmak, kendi değerlerini yaşatmak vatandaşın, esnafın, köylünün ayağına gitmektir. Öyle, FETÖ anayasasının çığırtkanlığını yapanlarla, Siyasal İslam araştırmacılarıyla, bağırıp, çığırıp etrafa tehditler savurmayı siyaset zannedenlerle, başka partilerde dikiş tutturamayıp DP’yi sığınılacak liman görenlerle bu işi başaramazsınız? Çiller’den, Ağar’dan bu yana, küstürdüğünüz, ürküttüğünüz, kaçırdığınız değerlere kucak açacaksınız. Yaşlandılarsa evlatlarını, torunlarını arayıp bulacak, teşkilatlara koyacaksınız. Az olalım, ben olayım zihniyetindeki, il ilçe başkanlarının gözünün yaşına bakmayacaksınız. Benim umudum var yeter ki; bu söylediklerime kulak tıkamayın.

            Haziran 2023 Türkiye için yeniden doğuş ayı olmalıdır, bunun ön şartı ise demokrat misyonu yeniden ayağa kaldırmaktır. Kimsenin aman, falana laf söyletmem, filana dokunmam deme lüksü yoktur. Yarayı dağlamak gerekiyorsa dağlayacaksın, tuz basmak gerekiyorsa tuz basacaksın ama yarayı iyileştireceksin. Sayın Gültekin Uysal’da bu iradeyi görüyor musun? Derseniz evet ben görüyorum. 10 yılda mesafe kat etti, olgunlaştı, yetişti, insanları tanıdı, önyargılardan kurtuldu. İşte bunları başarırsa DP Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğar, halk da bunu bekliyor zaten.

            Kalın sağlıcakla