Son yılların en büyük felaketlerini yaşıyoruz art arda. Pandemiyle yaşadığımız o boğucu kasvet ve karamsarlık iklimi orman yangınları, deprem ve sel felaketiyle devam etti. Kahramanmaraş merkezli 11 ili vuran iki büyük depremin ardından bu sefer Şanlurfa ve Adıyaman’ı sel vurdu. Deprem bölgesinde enkaz altlarında insanların ölü bedenleri daha dururken ve insanlar bu denli acı içindeyken bu kez de sel felaketinden ölü bedenler çıkarılmaya başlandı. İnsanlar depremden kurtuldu, sele yakalandı. Kaldıkları çadırları yağmur suları bastı. Ne günahı vardı ki bu insanların? Neden bu kadar eziyet çekiyorlar?

Nasıl bir döneme denk geldik? Ne yaşıyoruz? Aklım almıyor benim. Artık bu acıların bitmesini istiyorum. Yüzümüz gülsün, yeni başlangıçlar için umut edelim, gönlümüzde çiçekler açsın istiyoruz. Ama olmuyor, olmayacak.

Ekonomik kriz, yangın, deprem, sel… Görmediğimiz felaket kalmadı. Bıktık!

Bahar aylarına girdik. Bahar geldi sayılır… Bahar yeni başlangıçlar anlamına gelir. Yeni başlagıçlara hepimizin o kadar ihtiyacı var ki…

Baharın gelmesiyle birlikte havalar ısınmaya, ağaçlar çiçeklenmeye, toprak yeşermeye başlar. Baharın gelmesi bir uyanıştır. Hepimizin bahara ihtiyacı var. Son günlerde yaşadığımız o karamsar ve olumsuz iklimin ilacı bahar! İlk kez baharın gelmesini bu kadar istiyoruz.

Umuduyla, güzelliğiyle, yeni başlangıçlarıyla geliyor bahar! Umut etmeyi, inanmayı, istemeyi bilene bahar gelecek. Ne demiş Levent Yüksel “Tuana” parçasında: “Sana söz yine baharlar gelecek. Sana söz ışık sönmeyecek.”