Üç gündür gündemdeki ittifak konusunu, AKP-MHP arasındaki cumhur ittifakının Manisa’daki yansımasını ve yerel seçimde cereyan etmesi beklenen muhtemel işbirliklerini konuşuyoruz. Doğrusu yazılarımda, dış siyasetten ekonomiye, kültür, sanat, ülke meseleleri ve genel siyaset konularını işlemeyi tercih ediyorum. Manisa siyasetini ve Manisa’da gelişen olayları ise Manisa’da yaşayan, Manisa’nın havasını soluyan dostlarımızın değerlendirmesinin daha doğru olacağını düşünüyordum. Gazetemiz medya gurup başkanı kadim dostum, siyaset arkadaşım Sayın Ertuğrul Aytaç, geçtiğimiz hafta sonu arayarak bu konuları değerlendirmemi isteyince ben de seve seve kabul ettim. 

Sayın Aytaç nezaket gösterip Manisa siyasetini en iyi bilen ve gözlemleyebilenlerden biri olduğumu söyleyince gururlanmadım desem yalan olur. Doğrusu bu konuda hiç de tevazu göstermeyeceğim. Çok partili siyasi hayata geçtiğimiz 1946 yılından bu yana Manisa’daki siyasi olayları, çekişmeleri, seçim sonuçlarını, hatta kendi siyasi çizgimin dışında olan partiler de dahil olmak üzere partilerin iç çekişmelerini, hizipleşmelerini, ideolojik ayrışmalarını ilgi duyup benim kadar araştıran bir başkası var mıdır? Bilmiyorum. Elbette ki bu bilgilerin kaynağı 40 küsur yıllık siyasi hayatımda bizzat yaşadıklarım kadar, babamın, dedelerimin hatıraları, rahmeti rahmana kavuşmuş parti büyüklerimizden dinlediklerim, okuduklarım ve başta Celal Bayar üniversitesi olmak üzere birçok eğitim kurumuna sunulan doktora ve doçentlik tezleridir. Hal böyle olunca bugünkü siyasi, havayı değerlendirmek de çok zor olmuyor. 

Dünkü yazımı sonlandırırken, bugünkü yazıma ışık tutacak sorular sormuştum. Şimdi o sorulara cevaplar bulmaya çalışacağız. Siyasi partilerin büyükşehir konusunda verecekleri kararlar tam bir satranç oyununa dönmüştür. Doğru taşı kullanan, doğru hamleleri yapan, rakibin muhtemel hamlelerini öngörebilen ve ona göre tedbir geliştirebilen şahı devirebilir aksi halde mat olmak kaçınılmazdır. 

Burada iddia sahibi olması gereken AKP’dir, zira Reis Manisa’yı istiyorum demiştir. Dün söyledim AKP’nin Cengiz Ergün dışında bir adayla Manisa’da seçim kazanması mümkün değildir. Cengiz Ergün AKP adayı olursa aritmetik olarak en kolay olanı budur. Ancak siyaset aritmetik değildir. Bu durumda Cengiz Ergün MHP’nin kemik oyu dışında CHP tabanından, merkez sağ tabandan aldığı oyları AKP’ye götürebilecek midir? Bana göre AKP’li bir belediyenin başkan kim olursa olsun, yaşam tarzlarına müdahale getirebileceği endişesi taşıyan bu kesim Cengiz Ergün bile olsa AKP’ye oy vermez. Bir başka soru, Cengiz Ergün AKP’den aday olmayı kolayca içine sindirebilecek midir? Varsayalım kabul etti, ama ilçe belediyeleri de dahil kendi kadrosuyla gelme şartı ileri sürdü. Orta yol bulundu mevcutların bazıları tasfiye edildi, bunların içinde başarılı bulunan başkanların da olduğunu varsayarsak, al sana yeni bir kaos. Yani AKP teşkilatının şevkle ve heyecanla asılmayacağını tahmin etmek zor değildir. Hele hele 5 yıldır Ergün’le adeta kanlı bıçaklı olanların kolunu bile kıpırdatmayacağı aşikardır. Buna bazı milletvekilleri de dahildir. Her şeyden önce kan uyuşmazlığının yaşanacağı kesindir. 

Cengiz Ergün MHP adayı olarak devam edeceğini varsayalım, bu her şeyden önce Reisin isteğine uymaz. Şartlar zorlandı Reis ikna edildi, ilçeler paylaşıldı diyelim, bu durumda da AKP tabanının bir kısmı isteksiz olacaktır. Hele Saadet Partisi ve İyi Partinin yükselişte olduğu kaygan bir zeminde AKP oylarını tümüyle Ergün’e taşıyamaz. Her iki şıkta da karşı cephenin yek vücut ve iyi bir aday bulması halinde Cengiz Ergün’ün yeniden Büyükşehir belediye başkanı olması bıçağın sırtındadır. 

Siyaset aritmetik değildir dedik ve büyükşehir seçimlerini satranca benzettik. Bu durumda karşı cephenin yani CHP-DP-İYİ Parti ve SP cephesinin hamleleri önem kazanacaktır. Peki nasıl bir hamle yapılmamalıdır? Bence en akıllıca hamle Cengiz Ergün’ü Cumhur İttifakından ayırarak kendi adayları yapmaları olacaktır. Bu takdirde Cengiz Ergün’ün kazanması işten bile değildir. Her parti ilçelerdeki gücü oranında kendi adaylarını çıkarabilirler, güçleri olmayan yerlerde ise ortaklarının adaylarına destek verebilirler. Bu durumda MHP hiçbir ilçede kazanamayacağı gibi meclise de üye sokması çok zor olacaktır. AKP-CHP-İYİ Partili bir büyükşehir meclisi oluşabilir hatta DP bile Kula, Selendi, Kırkağaç gibi ilçelerde zorlayabilir meclise de üye verebilir. Önceki seçimde Kula ve Selendi’de MHP’li belediyelerin DP tabanı sayesinde kazanıldığı göz ardı edilmemelidir. Cengiz Ergün ikna edilemezse muhalefet cephesinin başka bir hamle yapması gerekecektir. 

CHP çok partili hayata geçtiğimizden bu yana Manisa’da hiç seçim kazanamamıştır. Son dönemde Özgür Özel’le biraz yükselişe geçtilerse de bu yükseliş CHP’ye belediye başkanlığını kazandırmaz. Öyleyse CHP’nin büyükşehirde geriye çekilip Manisa’nın geleneğine uygun merkez sağdan Cumhuriyetçi, demokrat, milli ve manevi değerlere bağlı, milletvekilliği, bakanlık yapmış, mazisi temiz bir adayı çıkarabilirler. Böyle biri var mıdır? Vardır hem CHP, hem de DP, İYİ Parti ve SP tabanına olumlu mesajlar verebilecek bir kişidir. Cengiz Ergün bu ortaklığa yanaşmazsa o ikna edilip aday çıkarılabilir. Hatta diyebilirim ki; Cengiz Ergün AKP adayı bile olsa onun karşısında ipi göğüsleyen taraf olur. 

Son bir değerlendirmem daha var; 2019 Mart ayında yapılacak mahalli seçimlerde artık Cumhurbaşkanı adayları da ortaya çıkmış olacak. Mahalli seçimler onlar için de bir prova niteliği taşıyacak. CHP Sayın İlhan Kesici’yi Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdiği takdirde Manisa’da muhalefet cephesinin şansı da artar. Düşününüz mahalli seçimde İlhan Kesici Manisa’ya geliyor, Cumhuriyet meydanını hıncahınç dolduruyor o her zamanki yumuşak üslubuyla etkileyici konuşmasını yapıyor. Kürsüden inerken de Demirel Ailesinin damadı olarak Babanın ünlü fötr şapkasını sallıyor, muhalefet cephesi adayına en az 10 puan artı yazar mı? Yazmaz mı? Kararı siz verin. 

Televizyonlardaki yandaş sözcüler ittifak tartışmalarında DP’ye 0,1 likler diye aşağılayıcı gözle bakıyorlar. Manisa’da DP’yi göz ardı edenler Manisa’da büyükşehir hesaplarında yanılırlar. Birisi geçen seçimde Hüseyin Tanrıverdi faktörüne rağmen Kula’yı nasıl kaybettiklerini Reis’e anlatıversin. 

Kalın sağlıcakla…