Yoga artık her yerde karşımıza çıkan bir kavram. Günümüzde birçok dala ayrıldığı için insanların kafası karışabiliyor. Haliyle sıkça şu soruyla karşılaşıyoruz: “Hocam hangi yogayı yapmalıyım?”

Öncelikle yoga, kökeni net olmamakla birlikte yaklaşık 3000–2000 yıl öncesine dayanır. İlk dönemlerinde bugünkü gibi bedensel hareketlerden çok, zihinsel ve ruhsal gelişime odaklanan bir pratikti.Zihni sakinleştirmek, olanı olduğu gibi kabul etmek, doğayla ve yaşamla uyum içinde olmak, ahlaki değerleri yaşamak üzerine kuruluydu.Yoga'nın Batı’ya ulaşması ise 19. ve 20. yüz yıla dayanır. Hintli keşiş, filozof ve yazar Swami Vivekananda, Amerika’da yaptığı etkileyici konuşmalarla büyük ilgi görmüş ve yogaya olan merakı artırmıştır. Ana amacı, yoga pratiğini ve Hint Vedanta felsefesini dinsel temalardan uzak, herkesin anlayabileceği sade bir yaklaşımla anlatmaktı. Bu doğrultuda Vedanta Topluluğunu kurarak Doğu’nun kadim bilgeliğini Batı dünyasıyla buluşturdu.

Yoga Neden Bu Kadar Popüler Oldu?

Modern çağın en büyük problemlerinden biri zihin yorgunluğu. Sürekli düşünmek, plan yapmak, kaygılanmak, yetişmek zorunda olmak... Gün içinde bedenimizle temasımız kopuyor, nefes aldığımızı bile fark etmeden yaşıyoruz. İşte yoga tam da bu yüzden bu kadar popüler hale geldi. Çünkü bize yavaşlamayı, durmayı, nefes almayı ve anda kalmayı hatırlatıyor.

Teknolojinin hızla ilerlediği, dikkatimizin sürekli dağıldığı bu çağda insanlar yeniden kendilerine dönmenin yollarını arıyor. Yoga ise hem bedenle hem zihinle bağ kurmayı sağlayan kadim bir araç olarak öne çıkıyor. Üstelik sadece fiziksel değil; zihinsel, duygusal ve ruhsal boyutları da kapsadığı için pek çok insana iyi geliyor.

Yoga Hakkında Yanılgılar

Yoga ismi her yerde karşımıza çıksa da, çoğu insan onun gerçekte ne olduğu konusunda net değil. Genellikle esnek olmakla, zor pozisyonlara girebilmekle ya da sosyal medyada gördüğümüz "görsel şov"larla karıştırılıyor.

Bir gün telefonla biri arayıp heyecanla şöyle sordu:

“Hocam, ben ne kadar sürede bacağımı kafamın arkasına koyabilirim?”

Gülümsedim. Ona yoganın böyle bir şey olmadığını anlattım. Bu bir yarış ya da akrobatik bir gösteri değil. Yoga, bedenin ve zihnin izin verdiği ölçüde ilerlemek demek. Kendi sınırlarını fark ederek, kendinle barış içinde olmak demek. Ama telefondaki kişi pek ikna olmadı. Çünkü zihnimiz, başarıyı hep dışarıdan görülebilen bir biçimle ölçmeye alışkın.

Oysa yoga, dışarıdan görünen bir şeyden çok içsel bir dönüşüm yolculuğudur. Esneklik ya da kuvvet zamanla gelişebilir ama asıl kazanım; kendini tanımak, sabretmeyi öğrenmek ve anda kalabilmektir.

Yogayı Sadece Mat Üzerinde Bırakmamak

Yoga çoğu zaman sadece matın üzerinde yapılan bir dizi hareket gibi algılanıyor. Oysa mat, sadece bir başlangıç noktasıdır. Asıl yoga, matın dışında başlar.

Sabah trafikte öfkeni yönetebiliyorsan,

zor bir konuşmada karşındakini dinleyebiliyorsan,

çocuğunla ilgilenirken gerçekten orada olabiliyorsan,

nefesin daraldığında bunu fark edip derin bir nefes alabiliyorsan…

İşte o anlarda yoga yapıyorsun.

Mat üzerinde öğrendiğin her şey – sabır, nefesle kalmak, denge, denemeye devam etmek – zamanla yaşamına yansır. Çünkü yoga, sadece bedeni değil, yaşamı da hizalamayı öğretir. O yüzden yogayı sadece mat üzerinde bırakmamalıyız. Onu sofraya, sokağa, işimize, ilişkilerimize taşımalıyız.

Bir Anda Fark Etmek...

Bir sabah, aceleyle hazırlanırken birden nefesimi tuttuğumu fark ettim. Her şey yetişsin diye koştururken bedenim sanki alarmdaydı. Yeterince oksijen alamadığım için zihnim daha da paniklemeye başlamıştı. O anda şunu çok net anladım: Stres nefesi kesiyor, nefes kesilince stres artıyor. Bu bir döngüydü ve ben o döngünün tam ortasındaydım.

Durup sadece birkaç derin nefes aldım. Bedenim biraz gevşedi. Zihnim netleşti. Yapacaklarım değişmedi ama ben değişmiştim.

İşte yoga tam olarak bu: dış koşullar değil, iç dengemiz belirleyici oluyor.

Yoga Bir Uyanıştır

Yoga, gözlerini kapatarak dünyadan kaçmak değil; gözlerini içe çevirerek hayata daha derin bir yerden bakabilmektir. O sabah nefesimi tuttuğumu fark ettiğimde anladım ki; yoga, matın dışında da benimle. Bu fark ediş bir uyanıştı.

Yoga bizi otomatik pilottan çıkarır. Koşullar aynı kalsa bile, biz aynı kalmayız. Tepki vermek yerine yanıt vermeyi öğreniriz. Daha sabırlı, daha şefkatli, daha farkında oluruz. Bu da hem kendimizle hem çevremizle daha sağlıklı bir ilişki kurmamıza yardımcı olur.

Uyanmak bazen nefesle olur, bazen bir pozda dengeyi kaybedip yeniden denemekle… Bazen de bir sabah kendimize “Şu an gerçekten burada mıyım?” diye sormakla.

Peki Hangi Yogayı Yapmalıyım?

Bana en çok sorulan sorulardan biri bu:

“Hocam, hangi yoga türü bana uygun?”

Ama bu soruya geçmeden önce asıl sorulması gereken şu:

“Kiminle yoga yapmalıyım?”

Çünkü yoga bir yolculuktur, ve bu yolculukta kiminle yola çıktığın çok ama çok önemlidir.

Öncelikle doğru öğretmeni bulmak gerekir. Pozlara odaklanmaktan çok, farkındalığa rehberlik eden biri... Egonun gösterişli ve yıkıcı tuzaklarına kapılmamış biri...

Konuşmaları, hayata bakışı, size ve başkalarına davranış biçimi, beden dili, sabrı, bakışı... Tüm bunlar size bir şey anlatır. Öğretmenin kendi hayatında yoga ile ne kadar “uyum” içinde yaşadığını görmek, onun sizi nereye taşıyabileceğini de gösterir.

Yoga öğretmeni bir bilgi aktarıcıdan çok, bir aynadır. Ve o ayna bazen sizi zorlayan şeyleri de gösterir. Ama samimi ve dengedeyse, o yolculuk şefkatle başlar.

Doğru öğretmeni bulduktan sonra, hangi türün size daha uygun olduğunu birlikte keşfetmek çok daha kolay olur.


Ve Son Olarak...

Benim de bu yolda bana ışık tutan, sadece bilgileriyle değil, duruşlarıyla, yaşamlarıyla ilham olan çok kıymetli öğretmenlerim oldu. Onlara da buradan gönülden bir şükran gönderiyorum.

İyi ki yollarımız kesişti, iyi ki yoga ile tanıştım.

Yoga, bir yere varmak değil; her adımda kendine biraz daha yaklaşmaktır.

Belki bir pozda değil, ama bir nefeste, bir duraksamada, bir anda başlar...

Ve içten gelen o sade soruyla devam eder:

“Ben gerçekten burada mıyım?”