İktidarın gömleğimizi çıkardık dediği ilk dört yılındaki reformist ve yenilikçi icraatlarını içimize çok sinmese de nispeten başarılı bulmuştuk. Ancak sonraki 14 yılda, yaptığı icraatları ise çok başarısız buluyoruz. Hele hele meclis denetiminin büyük ölçüde devre dışı bırakıldığı, kuvvetler ayrılığının pratikte fiilen kalktığı, keyfiliğin arttığı, devlet geleneğinden bihaber atanmış bakanların icraatın içinde olduğu, milletin talep ve ihtiyaçlarının göz ardı edildiği yeni sistemdeki icraatları ise tam bir fecaat. O yüzden de beceriksizliklerini örtmek için sürekli mitomanik davranış içine giriyorlar.

            İktidar bu kadar başarısızken, 20 yıldır iktidarda kalmasının sebebi nedir? Türkiye’de en uzun süreli iktidar olmasının arkasındaki sebep nedir? Elbette bunda iktidarın tehditleri fırsata çevirme becerisini ve tüm olumsuzlukları kendi lehine çevirebilecek ikna kabiliyetini göz ardı edemeyiz. Ancak bana göre bunun en önemli sebeplerinden başında muhalefetin beceriksizliği gelmektedir.

Bunları yıllardır yazıyorum, ne yazık ki anlayan dinleyen yok. Hele hele, Kılıçdaroğlu’nun tüm iyi niyetli yaklaşımlarına rağmen hala 27 Mayıs’ı savunmak ve Erdoğan’ı Menderes’e benzetmek gafletinde bulunanlara ne demeli? Dahası Köy Enstitülerinin işlevsizleştirilmesi, Marshall planının imzalanması, Tan matbaası baskınının düzenlenmesi ve mağdurları olan Sabiha ve Zekeriya Sertel kardeşlerin hapsedilmesi, Sabahattin Ali’nin Bulgaristan sınırında katledilmesi gibi daha birçok olumsuz tek parti rejiminin CHP’sinin icraatlarını görmezden gelip bunların çoğunu DP’ye ve Menderes’e mal eden yalanları da aynı çevreler üretmektedir. Halbuki Ahmet Emin Yalman’ın başlattığı girişimle Nazım Hikmet’in affı için İsmet Paşa’ya sunulan aydınlar ve sanatçılar dilekçesi reddedilirmiş, Nazım Hikmet ise 14 Temmuz 1950’de DP iktidarınca çıkarılan af kanunu ile serbest kalmıştır. Bu gerçekler gizlenerek söylenen yalanlar Menderes’in sevenlerini Erdoğan’a yöneltmekte, iktidarın ömrünü uzatmaktadır.

Bu tarz gaflet içinde olanlar arasında ne yazık ki objektif ve araştırmacı olmalarını beklediğimiz bazı gazeteci ve medya mensupları da vardır. Bugün Menderes’in partisinin genel Başkanlık koltuğunda oturan Gültekin Uysal da bunlardan birinin yönettiği TV’ye sık sık çıkmaktadır. Sayın Uysal, Millet İttifakının bileşenlerinden biri olduğu için yakaladığı bu fırsatı iyi değerlendirip, gaflet içinde hareket eden bu zata kendi televizyonunda cevap verebilmeli, yalanlarını ters yüz edebilmeliydi. Menderes’in ne kişilik olarak ne siyaset anlayışı ve çizgisi ne düşünce yapısı ve ne de hayat tarzı olarak asla Erdoğan’a benzemediğini, benzetilmesinin de bühtan olduğunu haykırabilmeliydi.

Muhalefet sanattır dedik, beceri ister dedik. Bu beceriyi göstermesi gereken partilerin başında da Demokrat Parti gelmektedir. Zira hep söylediğimiz gibi AKP’yi çözecek tek güç merkez sağdır. Ancak Demirel’den sonra en fazla süreyle genel başkanlık koltuğunda oturan Gültekin uysal  %0,65 ile devraldığı partiyi en son katıldığı genel seçimde %0,2’ye düşürmüş, en son seçimde ise ancak İyi Parti oylarıyla meclise girebilmiştir. Son kamuoyu yoklamaları ise daha dün kurulan, Gelecek ve Deva Partileri ile Saadet, Yeniden Refah ve BBP’nin bile altında göstermektedir. Oysa taban dimdik ayakta ve kıvılcım beklemektedir. Peki bu nasıl olacaktır? Hiç de kolay gözükmemektedir.

Merkez sağ, 1946’da Truman doktrini ve Marshall planı gölgesinde, burnumuzun dibindeki Komünist manifestosu etkisindeki ülkelerin tehditlerine karşılık hürriyet, demokrasi, çok seslilik, refah ve kalkınma isteyen milletin beklentilerine tercüman oldu. Jandarma ve tahsildar baskısından bunalan köylüye özgür yurttaş olma ve değerlerini koruma vaadi verdi, tarıma, sanayie, hür teşebbüse destek ve çalışanlara sosyal haklar vaat etti. Büyük oy çoğunluğu ile iktidar oldu.

27 Mayıs darbesi sonrası, haksızlıklara, adaletsizliklere karşı çıkan halka adalet vaat etti. Baskılara rağmen 65’te %53 ile geldi. Şehirde ne varsa köyde de o olacak dedi, esnafa, köylüye, sanayiciye destek oldu iktidarını sürdürdü. Eğer 1983’de seçimlere girmesi engellenmeseydi muhtemelen gene büyük bir oy çokluğu ile iktidara gelecekti. Ancak yasaklar merkez sağ olduğunu söyleyen ve 4 eğilimi de merkez sağda buluşturduğunu söyleyen Özal’a yaradı. Demirel’in yasağının kalkmasıyla DYP ancak toparlanabildi ve 91’de eski gücünün çok gerisinde bir oranla iktidara ortak oldu. 28 Şubat süreci, 2001 krizi, koalisyon hükümetinin başarısızlığı, parlamentonun itibarını yitirmesi gibi nedenlerle “milli görüş gömleğimizi çıkardık” diyerek demokrat merkez sağa tezgah açan AKP iktidar oldu. DYP ve ANAP parlamento dışında kaldı ve o gün bugündür eridi ve oylarının neredeyse tamamını AKP’ye kaptırdı.

Bugün artık merkez sağ, 1946 ve 50’lerdeki vaatleriyle iktidar olamaz çünkü artık o meseleler çoktan aşıldı. 61 ve sonrasındaki adalet arayışı da artık işe yaramaz, zira bugün adaletin mağdurları çok farklı kesimlerden olmasına rağmen kendi yakınlarının başına gelmedikçe kimse umursamıyor. Bugün artık, köye yol, su, elektrik, telefon, şehirde ne varsa köyde de o olacak diyerek de oy toplayamazsınız çünkü artık hepsi var. Barajlar, fabrikalar, köprüler, yolları işaret ederek, dün yaptık bugün gene yaparız demekle de iktidar olunmuyor. Serbest ekonomi, sanayi, hür teşebbüs, orta direk, yabancı sermaye, fabrikalar, ihracat, kalkınma, AB demekle de iktidar olunmuyor. Bugün artık solcusu, sağcısı neredeyse bütün partiler serbest piyasa ekonomisi, yabancı sermaye, AB gibi merkez sağın politikalarını da benimsemiş durumda. Öyleyse merkez sağı yeniden inşa edecek, tanımlayacak, yeni politikalar geliştirecek ve toplumun önüne güven verecek yeni bir toplumsal sözleşme koymak gerekir.

Bu nasıl yapılacak? Merkez sağ olduğunu söyleyen partilerin mutfağında. Bu mutfakta genel başkan metrdotel, yanında sağ kolu çok iyi bir şef aşçıbaşı, şefler, yamaklar, garsonlar, komiler, geri planda malzeme temin edenler v.s . Müşterinin isteğine göre en iyi malzemelerle pişirilmiş, en lezzetli yemekler hazırlanacak ve sofraya konulacak. Merkez sağ bugüne kadar hep en iyi malzeme ve en iyi tariflerle ile en lezzetli ve o oranda da en ekonomik yemekleri halkın önüne koymasını bilmiştir. Bugün de yapılması gereken budur. Peki DP’nin dün şekillenen başkanlık divanı ve GİK bu tarifi ortaya koyarak en iyi yemeği pişirecek bilgi ve beceriye sahip midir? Bunu da bir sonraki yazımda anlatacağım.

Kalın sağlıcakla…