İnsanlar sürekli bir şeyler yaşayıp tecrübe kazanır. Bu tecrübelerle insanların anlatacak şeyleri çok olur. İnsanlar deneyimlediği şeylerle var olur ve bunları deneyimlerken bir yandan hayatını inşa eder. Bu yüzden hikâyeler ortaya çıkar.

Biz insanlar bir hikâyenin parçası olmak için dünyaya gelmişiz. Dünyaya geliriz, büyürüz ve büyürken bir şeyleri tecrübe ederiz. Bu tecrübelerimizde bizim hikâyelerimiz olur. Biz bu hikâyeleri yaratırken, parçası olurken diğer insanlarla hikayelerimizi paylaşma ihtiyacı duyarız. Biz de onlarınkisini merak ederiz. Çünkü aynı paydada buluşmak ve benzer yaşanmışlıklar insan ilişkilerinin daha güçlü, daha sağlam bir zeminde olmasını sağlar. Şu an bizler iletişim kurarken kısa mesajların, maillerin, WhatsApp yazışmalarının etkisi altında kalıyoruz fakat insanlar eskiden mektup yazarlarmış... Eskiden diyorum çünkü artık mektup yazmak ne yazık ki bize çok uzak bir kavram. Mektup bizim için nostaljik bir şeye dönüştü.

Mektup diğer haberleşme araçları gibi, insanların yaşanmışlıklarını, duygularını, düşüncelerini anlatması için kullanılan bir araç. Mektubun dünyasına girdiğimizde her şey değişir. Mektup bizim iç dünyamızdır. Mektup yazarken insan kendini gizlemez. Çünkü mektup yazdığımız insan en yakınımızdır ve en yakın gördüğümüz kişiye yalan söylemek istemeyiz, içten olmak isteriz. Bu yüzden mektup yazmak içtenliktir, samimiliktir, doğallıktır. Mektup bütün gerçekliğimizi, sahici duygularımızı ortaya çıkarır. Sahtelikten uzaktır. Mektup kavramı uzaklıkları dile getirir. Uzakları yakın eder. Mektup yazılan kişi uzakta olduğu için o kişiye karşı hep bir özlem içinde olunur. Eskiden bu kadar iletişim ağının olmadığı dönemde özlenilen insanla ilişki mektupla sağlanıyordu. Mektup bu anlamda insan ilişkilerini güçlendiren bir iletişim aracı.

Mektup yazmak bir sürecin ürünüdür ve bu süreç mektubu daha özel bir hale getirir.  Mektup ritüellerden oluşur. Öncelikle mektup yazarken, yazmak istediğimiz bir kişinin olması gerekir. Sonrasında hangi kalemin, kâğıdın kullanılacağı, mektubun ne uzunlukta olacağı veya fotoğrafın olup olmayacağına karar verilir. Diğer aşama ise postalama sürecidir. Postaneye gitmek, posta pulu seçmek, postane kuyruğunda beklemek gibi süreçlerden geçilir ve sonunda bu ritüel sonlanmış olur.  Mektup yazmak heyecan vericidir ve bize sabretmeyi öğretir. Mektup yazarken, kelimeleri özenle seçeriz. Çünkü karşı tarafın yüzünde oluşacak o güzel tebessümü düşünürüz. Günümüzde teknolojik araçlar sürekli takip edildiği için, konuşmalarımız başkaları tarafından okunduğu için mektup yazmak özel bir haberleşme aracıdır. İki kişinin arasında olan bir şeydir.

Mektup yazmak yaratıcılığımızı besler. Çünkü seçeceğimiz kelimeler, tasvir edeceğimiz şeylerin ucu bucağı yoktur. Yazarken özgürüzdür.

Kısacası mektup, duygularımızı, düşüncelerimizi özgürce ifade edebilmek için kullandığımız bir haberleşme aracı.  Mektup bize sabretmeyi, beklemeyi, içinden geçen her şeyi yazmayı, içtenliği öğretir aslında. Günümüzde istediğimiz insana ulaşmak birkaç saniyemizi alıyor ve bir insana ulaşmanın bu kadar kolay olması kuracağımız iletişimin değerini düşürüyor ve teknolojik aygıtlar olduğu için mektup çok tercih edilmese de mektup insanın hayatında naif, duygusal, samimiyet dolu anılar bırakır.