Yurda tadilat için gelen işçilerin öğrencilerin eşyalarını yağmalaması, birlikte oldukları kadınları WhatsApp gruplarında ifşa eden pilotlar, eve zorla girmeye çalışan kuryeler…
Son günlerde yaşadığımız bu örnekler bize bir kez daha gösterdi ki, kadına yönelik şiddetin failinin eğitim seviyesi, sosyal statüsü ya da mesleği aslında hiçbir anlam ifade etmiyor.
Toplumda yaygın bir kabullenme var: Şiddet ‘cahil’ olanın işidir. Sanki diploması olan erkeklerin eline şiddet bulaşmazmış gibi… Oysa her gün haberlerde görüyoruz. Kimi zaman bir profesör, kimi zaman pilot, kimi zaman da bir doktor şiddetin bizzat faili oluyor.
Çünkü mesele diploma değil, zihniyet!
Kadını eşit görmeyen, onu hayatın her alanında baskılayacak hakka sahip olduğunu düşünen erkek zihniyeti…
**
Kadınlar için artık güvenli alan yok. Sokakta yürüyemiyor, yurtta kalamıyor, sosyal medyada özgürce var olamıyor, iş yerinde mobbinge uğramadan çalışamıyor, en güvenli yer olduğu düşündüğü evinde bile güvende değil…
Kadın nereye gitse, şiddetin gölgesi arkasında.
Ve en kötüsü de ne biliyor musunuz? Bu ülkenin kurumları, yasaları, düzeni kadınları koruyamıyor.
'Münferit’ denilerek üzeri örtülen her olay, yarın başka bir şiddetin önünü açıyor.
Artık şunu net biçimde kabul etmeliyiz: Kadına yönelik şiddet, bireysel değil sistematik bir sorundur. Ve bu sorun ancak güçlü yasalarla, tavizsiz uygulamalarla ve en önemlisi zihniyet dönüşümüyle çözülebilir.
Yani şunu demek istiyorum kadınlara “Dikkat edin” değil; erkeklere “Artık yeter!” deyin.
**
Kadınların özgürlüğü bu ülkenin özgürlüğüdür. Eğer kadınlar sokakta yürürken korkuyorsa, yurtta kalırken güvende hissetmiyorsa, evinde bile rahat hissetmiyorsa; bu toplum özgür değildir.
Kadınların yaşam hakkı, kimsenin keyfine bağlı değildir…
Eğitimli ya da eğitimsiz fark etmeksizin, şiddet karşısında sıfır tolerans göstermedikçe bu utanç tablosu değişmeyecek!