Saat 03.30 suları…
Kartalkaya’nın karla kaplı dağlarında, göz kamaştırıcı bir otel. İçeride tatilin tadını çıkaran yüzlerce insan, bembeyaz sabaha uyanacaklarını sanıyordu. Ama sabaha birkaç saat kala, yükselen alevler karanlığı deldi. Bir anda her şey değişti.
Bir otel. 12 katlı. Ahşap… Şık, gösterişli, lüks. Ama tüm bu ihtişamın ardında kocaman bir ihmaller zinciri yatıyor. Yangın alarmı yok. Yangın merdiveni yetersiz. Güvenlik dedikleri, yalnızca tabelada yazan bir kelime.
İnsanlar panik içinde kaçışırken, gecenin sessizliğinde çığlıklar yükseldi: “Yangın merdiveni yetersiz!”, “Burada güvenlik yok!”
Evet, hiçbiri yoktu. Çünkü burası Türkiye! İşte bu bizim hikayemiz…
Her felakette karşımıza çıkan tanıdık bir kabus. Denetimsizlik, ihmal, sorumsuzluk… Ve ardından gelen ölümler. 79 kişi can verdi. 79 insan, 79 hayal, 79 yarım kalan hikaye.
**
Kimdi onlar?
Belki çocuklarıyla tatil yapan bir aile. Belki sabah kayak yapmayı planlayan genç bir çift. Belki hayatta bir mola vermek için Kartalkaya’nın huzuruna sığınmış bir kişi. Şimdi hiçbirinin hayalleri yok. Hayatları küle döndü.
Sorular art arda geliyor: “Bu otel nasıl çalıştı?”, “Kim izin verdi?” “Denetim yapıldı mı?”
Ama cevaplar yok. Olmayacak da. Çünkü bizler bu sahneyi daha önce defalarca izledik.
Felaketler yaşanır, manşetler atılır… Sonra unutulur. Bir sonraki facia gelene kadar, sessizlik hakim olacak.
**
Her yangında, her can kaybında aynı sarsıcı gerçekle yüzleşiyoruz. İnsan hayatı ülkemizde çok ucuz!
Daha kaç canın yanması gerekiyor? Daha kaç çocuğun babasız, kaç annenin evlatsız kalması lazım ki birileri sorumluluk alsın?
Kartalkaya’nın karlarına düşen siyah küllere bakıyoruz şimdi. O beyaz örtünün altında insanlığımız yanıyor…
Sorduğumuz soruların yerini yıllardır içimizde biriken öfke alıyor!
Nasıl bu kadar umursamaz olduk? Bir otelin yangın merdiveninden tasarruf ederken kaç hayatı hesaplayamadık?
Bu yazıyı okurken birileri “Bu da geçer” diye düşünecek. Geçmeyecek! Her felaket, toplumun vicdanında kapanmayan bir yara açıyor. Ve bizlerin o yarayı saracak cesareti yok!
Burada asıl acı veren şey, bu yangının yerini bir sonraki felaket alacak. Belki bir gün değişip insan hayatının en değerli şey olduğunu hatırlarız!