İnsan insanın şifasıdır başlıklı bir yazı yazmıştım 2020 yılı Mart ayında. "Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki akla hayale sığmayan günlerden geçiyoruz. Elbette ki bugünler geçecek, yaşanan kayıplar belki de canımızı çok yakacak ama, acıyı bal eğleyerek güzel günlerde yine nefes almaya devam edeceğiz" cümleleriyle başlayan bir yazı. O yazıyı bugün yazmış olsam, yine aynı ifadelerle başlardım yazıma.
Kıyas yapacak olursak o zamanlardaki gibi sanki birbirinin kopyası günlerden geçiyoruz. Yine yitip giden canlarımızın ardından gözyaşı dökerek, yüreğimiz yanarak. O zaman Dünya bize 'Durun, hayatın muhasebesini yapın, anlayın, kendinizi iyileştirirken beni de iyileştirin' diyordu. Şimdi ise, biz birbirimizi iyileştirmenin çabası içerisindeyiz. Aynı zamanda bir sabır döneminden geçiyoruz. Bir insanlık sınavının tam da içindeyiz. Hala yaşadıklarımızı anlamayan, hala merhamet denen duyguyu hissetmeyen varsa eğer, -ki var- daha ne yaşamaları gerekiyor da silkinip bi kendilerine gelsinler.
Yaşananları gördükçe her durumumuza şükreder olduk; Aldığımız havaya, yediğimiz lokmaya, içtiğimiz suya, sahip olduklarımıza. Merhametimizi, hoşgörümüzü, yüce gönüllülüğümüzü, yardımseverliğimizi yani insanlığımızı yeniden kuşanmanın vakti şu günler değilse, ne zaman?
Çok fazla birşey değil aslında bizden istenen. Yaradılışımızda zaten var olan insani duygularımızı hatırlayalım. 'İnsan insanın şifasıdır' sözünden yola çıkarak yüreğimizi açalım. Empati kuralım. Nazik olalım. Birbirimizi anlayalım. Dünyanın kalbi bahar günleri için atarken, bizler de kalbimizin dünya için, insanlık için atmasına izin verelim.
Yönetirmiş batırırmış, iyiymiş kötüymüş, koyunmuş kurtmuş, mezunmuş değilmiş vs vs, o kadar çok kutuplaştık ki, seçim derdi geçimi daha da gerdi. Kimsenin kimseyle geçinmeye gönlü yok hadi onu anladık, e bu ülkenin, bu ülke insanlarının günahı ne ki, bu yaşananları reva görüyorsunuz?
"Durmak yok yola devam" diyenleri, 21 yıldır kimse durduramadı, bugünlere geldik. 'Son çare' diyerek güçbirliği yapanlar bir umut oldu büyük bir kesime, 'Ya ölüm ya kalım' seçimiymişcesine. Hala ortada olup da karar veremeyenler var. Ama şu da gerçek ki, ülkemiz için dönüm noktası olacak bir seçime doğru hızla ilerliyoruz freni boşalmış kamyon misali. Önümüze çıkan duvara mı çarpacağız ya da bir manevrayla direksiyonu çevirmeyi mi başaracağız? 14 Mayıs'ta sandıktan çıkacak sonuç bunun cevabını verecek. En iyisi, en hayırlısı olsun diyorum.
100 yıl önce en zorlusunu da en kötüsünü de yaşayan Türk Milleti, bir Anka Kuşu misali küllerinden yeniden doğmasını da bildi zamanında. O kurtarıcının elinde sihirli bir değnek yoktu, akıl gücü mücadele becerisi ileriyi görme yeteneğiyle tam bir lider ruhu vardı. Ulu önderimiz Atatürk gibi gerçek lider bir daha dünyaya gelmez orası kesin. Ama onun yaptığının onda birini yapacak bir lideri de hak ediyor bu ülke. Çıkmamış candan ümit kesilmez, ben bir umut bekliyorum, 'Neler mümkün' diyorum, siz de bekleyin.
Sevgiyle, iyilikle, sağlıkla kalın.