'Depremle yaşamayı öğrenmeliyiz' sözü, 17 Ağustos 1999'da meydana gelen 7.4 şiddetindeki Gölcük depremi sonrası hayatımıza kazınan bir cümle olmuştu. Üzerinden tam 24 yıl geçti, bu kez 6 Şubat 2023 tarihinde tam 10 ili 7.7 ve 7.6 şiddetiyle etkileyen iki çok şiddetli deprem yaşadık, yine enkaz altında kaldık. Ve gördük ki, o günden bugüne değişen birşey olmamış. Öğrenememişler, depremin değil binaların öldürdüğünü. Öğrenememişler, sağlam yapıların enkaza dönüşmeyeceğini. Öğrenememişler, kurtarma çalışmalarında en çabuk ve en planlı şekilde organize olmayı. Çok ders çıkarılacak o felaket gününden, bugün yaşadığımız yüzyılın felaket gününde gördük ki, maalesef hiç ders çıkarılmamış.

'Allah'ın takdiri, kader' demek yetmiyor. Evet gelen Allah'tan ama, yitip giden canlara mezar olan o binalar da kul yapımı. Bu binaları yapıp dışını süsleyip püsleyip milyon liralara satan, bu binalarda oturulabilir iznini veren, birkaç metrekare daha kazanmak uğruna binayı ayakta tutan hayati noktaları yıkan herkesin burada sorumluluğu var. Türkiye’nin bulunduğu bölgenin bir deprem bölgesi olduğunu, sık sık yaşayabileceğimiz gerçeği bilinciyle tedbir alınması gerekirken, alınmadığı için maalesef işte bugünkü yürek yakan acılar yaşanıyor.

Yüreğimiz yandı. Ateşi sadece o bölgeye değil, tüm Türkiye'ye düştü. Evlatlar anne babasını, anne babalar evlatlarını toprağa verdi. Hala enkaz altındaki yakınlarına ulaşamayanlar var. Acılar çok büyük. Yaralar çok derin. Kapanması da çok zor. Burada eleştirilecek çok şey var. Bu işin sorumlusu olarak gösterilecek çok insan, çok kurum, çok yetkili var. Gidenleri geri getirmeyecek tabii ki ama, olası yeni felaketlerin önüne geçmek adına kim ne ders çıkarması gerekiyorsa çıkarmalı artık. Burada aslında herkes, herşey enkaz altında kaldı, tek bir şey dışında; insanlık dimdik ayakta kaldı. Fedakar, yardımsever, elindekini zor durumda kalanla paylaşan insanımız tek yürek oldu, acıları paylaşmak için, sağ kurtulanların yaralarını sarmak için. Kurtarma ekipleri canları pahasına enkaz altından sağ kalanları kurtarmak için büyük mücadeleler verdi. Daha çok imkanları ve daha çok zamanları olsaydı çok daha fazla can kurtarabilirlerdi belki ama her çıkardıkları can için gözyaşı döktüler, umut oldular.

Kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın gidenler geri dönmeyecek, kaybının acısıyla yüreği yananların ateşleri sönmeyecek, zaman geçtikçe yana yana kora dönecek. Hiçbir şekilde tesellisi yok, hiçbir şekilde acıları dinmeyecek. Sevdikleriyle birlikte tüm geçmişleri, tüm hatıraları toprağa gömüldü. Rabbim çok büyük sabırlar versin.

Bundan sonrası için dilerim ki, bir daha böyle bir felaket yaşanmasın. Ama yaşanacağı göz önünde bulundurularak yapılması gereken ne varsa yapılsın. Olası bir felakette daha sevdiklerimizi toprağın altına koymamak için, herkesin elini taşın altına koyma vakti geldi de geçti bile.