Merhaba sevgili okurlar, sizinle uzun bir aradan sonra yine buluştuk. Bir yandan tatil bir yandan iş derken zaman su gibi akıp geçti… İşin doğrusu insan tatilden çıkınca, tam olarak işe adapte olamıyor. Köşemde ne yazsam diye düşündüm durdum, okuduklarımı zihnimde taradım. Sizinle bugün “taraf olmak” konusunu konuşmaya karar verdim.

Bizim gibi ülkelerde taraf olmak bambaşka bir şeydir. Bir nevi taraf tutmaya zorlanıyoruz da diyebiliriz. Bu taraf dediğimiz şeyde genelde politik oluyor. İnsanlarda bu baskıya dayanamayarak bir taraf seçmek zorunda kalıyorlar. Bu sefer de savunduğun şeyin doğrusuna doğru, yanlışına yanlış demek zorundasın.

Taraf olmak dürüst olmaya engel olmamalı. İşte bu yüzdendir ki ilkesi ve duruşu olan birini “taraftar” olmaya zorlayamazsınız. Ancak bir taraf seçmişseniz ve onun yanlışı olsa dahi yanlış diyemiyorsanız onun doğrularına itaat ediyorsanız; kendiniz olmaktan çıkar, taraftar olursunuz. Kendinize ait bir ilkeniz, duruşunuz olmaz. Aslında doğru olmadığını bildiğiniz bir şeyi savunurken bulursunuz kendinizi. Bu duruma alışırsanız eğer, sorgulamaz hale gelirsiniz.

İnsan elbette bir taraf olabilir. O taraf olduğunu bir şeyin görüşlerine inanabilir. Ancak doğruluk ve yanlışlık çerçevesinde inanabilir. Seçtiğiniz tarafın doğrularına doğru, yanlışına yanlış demek taraf olduğunuz şeyden bir şey eksiltmez aksine sizi daha insani bir değer olarak var eder. Size artı bir değer katar aslında. Eğer seçtiğiniz taraf, sizin görüşlerinize saygı duyup onlara bir şey katacağına inanıyorsa bu duruma izin verir.

Katkı sağlayan bireyler değil de, at gözlüğü takmış bireyler istiyorsa da kendilerinin belirlediği doğruları savunmanızı beklerler sadece. Yani sizi kendiniz olmaktan çıkartıp onların kabullendiği görüşler çerçevesinde olmanızı isterler. Eğer onların istediği gibi bireyler olursanız, gerçeklik algınızı yitirirsiniz. Neyin gerçek neyin yalan olduğunu kavrayamaz hale gelirsiniz. Böylelikle sizin kişiliğiniz kaybolur, bir taraftar olursunuz sadece. Savundukları her şey aynı olan ve farklı düşünmenize müsamaha gösterilmeyen “taraftar”. Yani aslında kukla olursunuz sadece. İşte taraf olmakla, taraftar olmak arasında ince bir çizgi vardır. Doğruya doğru yanlışa yanlış diyebilirseniz o çizgiyi kaçırmamış olursunuz.

Peki, insan doğruyu ve yanlışı nasıl ayırt eder? Galiba insanlığın en merak ettiği sorulardan biridir.

Bana göre, insan aklı, değerleri, savunduğu doğrularıyla, vicdanıyla, ilkeleriyle doğruyla yanlışı ayırır.

Bir gün herkes doğruya doğru, yanlışa yanlış demeden hakikate ulaşamayacağını anlayacak.