Suya sabuna dokunmadan yazmak, yazabilmek her yiğidin harcı değil bana göre.

İcabında suya da sabuna da dokunabileceksiniz.

Yazınızın yazı olabilmesi için.

Dokunmazsanız yazınız yazı olmaktan çıkar, karalamaya dönüşür, top çevirmeye dönüşür… Başka bir şey olur. Adını ben koymayayım, siz biliyorsunuz…

Lafa bunlarla başlayınca, aklıma unutulmuş bir ozan olan Celal Vardar’ın o kısacık şiiri geldi. 1957’de çıkan kitabında “MARİFET” adlı üç dizelik bir şiir vardır. Şöyledir:

Suya dokunmazmış

Sabuna dokunmazmış

Pise bak

Yaklaşık 20 yılı geçti bu yazı yazma merakım; 60 yıl önceki kalem alıştırmalarını, tiyatro eleştirilerini saymazsak…

Şimdi gençliğimde şu ve şu yazarları kaçırmadan okur, yazılarını takip ederdim desem, birkaç isim versem; hemen yaftayı yapıştırıverirler.

Bunlar da nerden çıktı peki?

Çıkmadı. Çıkardılar.

Gençlik yıllarımızda, ortaokulda, lise sıralarındayken mutlaka etkisi altında kaldığımız hocalarımız, öğretmenlerimiz olurdu. Onları derslerini can kulağı ile dinler, keşke ben de ileride onlar gibi olabilsem diye içimizden geçirdiğimiz olurdu.

Şimdi onların hepsi birer mevta oldu. Özlediklerim de oldu, keşke yolumuz kesişmeseydi dediklerim de. Anıları hep içimde kaldı, yattıkları yer cennet olsun, hepsine hakkımı helal ediyorum, varsa eğer.

Yine ortaöğretim yıllarımızda genellikle çok iyi, işinin ehli hocalarımızı hatırlıyorum. Bugün bile eski arkadaşlarımızla karşılaştığımızda, mutlaka laf döner dolaşır o eski hocalarımıza gelir, hayırla anarız. Onların hal ve hareketlerinin bizlerde yaşam boyu etkisi olmuştur.

***

Milliyet gazetesinde yıllarca “Uysa da Uymasa da” genel başlığı altında yazılar kaleme alan Necati Doğru’ya atıfta bulunarak, biz de buradan devam edelim, uysa da uymasa da…

Millet ittifakının yenilgisiyle başlayan eleştirileri okuyoruz, duyuyoruz, tanık oluyoruz. Liderlerinin arkasında duracaklarına, hepsi birden gizli ya da açık bir şekilde saldırıya geçtiler. En ünlülerinden en ünsüzlerine kadar çullandıkça çullanıyorlar. Nefes aldırmadan eleştiriyorlar. 28 Mayıs akşamına kadar yanında, arkasında dimdik  duranlar, şimdi vur ha vur…

Oysa iki puan daha alınsa mağlup değil, galip olunacaktı. İki puan az aldı ve tüm saldırıların hedefi haline geldi. İnsan bu kadar acımasız, insafsız olmamalı diye düşünüyorum.

İşte benim anlamadığım, tam da bu “siyaset” tarzı.

Dokuz ay sonra önümüzde “aslan gibi” bir seçim daha yatıyor. Çalışılıp kazanılabilir, telafi edilebilir… Gün doğmadan neler doğar…

Siyasi tabloya bir bakıyoruz ki, adamlar neredeyse “lider kazanamasın da saldıralım, indirelim” diye adeta pusuda bekliyorlarmış.

***

Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan ricamdır. Manisa merkezden Mevlana’ya, oradan da Spil Dağı’na, Sultan Yaylası’na, Turgutalp’e, Atalanı’na çıkan yolun tam mevsimi… Her gün binlerce insanın kullandığı, kullanmak zorunda olduğu, kullanmak istediği gayet işlek ve işlevsel bir yol… İnsanları, Manisa’nın sembolü Spil Dağı ile buluşturan yol… O YOL ASFALTLANSA da, binlerce insanın yüzü gülse olmaz mı?

Evet, iki yıl önce genişletme çalışmaları başladı, güzel de oldu. Sadece asfaltlanması kaldı.

Manisa’nın Spil Dağı’nın, Sarıgöl’ün Bağlıca Mahallesi kadar hatırı yok mudur?

Bu ricayı Cengiz Ergün’ün yanısıra Büyükşehir Belediye Genel Sekreter Yardımcısı Ali Öztozlu’dan da rica ve istirham ediyoruz…

Turgutalp’te 250, Sultan Yaylası’ndan 300 hane var ve ayrıca Spil’e günübirlik çıkan binlerce yurttaş var.

Lütfen, tam mevisimidir, geç kalınmasa ne iyi olur…