Sezgisel düşünce, mantık veya analiz olmaksızın o andaki gerçeği anlamamıza yardımcı olan bir düşünce türüdür. Rasyonel olarak düşünebileceğimiz her şeye karşı gelir.

Belirli durumlarda hissetmiş olduğumuz düşünceler aslında sezgisel oluşumlardır. Yaşadığımız durumun ya da sorunun cevabını verirken hissettiğimiz hissiyattır. Buna bir nevi ‘önsezi’ diyebiliriz. Bir kişiyle tanıştığımızda onu tanımamamıza rağmen onunla ilgili bize gelen elektrik, bizde uyandırdığı şey aslında hislerimizdir.

Yapay zekanın baş edemediği ve çözümleyemediği en büyük olgulardan biri de sezgisel düşünme biçimidir. Sonuçta insan duyguları, duyuları olan bir varlık. Yeri geliyor üzgün, yeri geliyor neşeli, mutlu olabiliyor. Mekanik bir varlık değiliz.

Beynin yapısı üçe ayrılmıştır. İçgüdülerle ve en temel hayatta kalmayla ilgilenenler, duygularla ilgileneneler ile mantık ve bilinçli düşünmeyle ilgilenenler şeklinde. Sezgi, duygulardan sorumlu limbik sisteme ait olan yapılarda yer alır.

Bazen göz ardı etsek de sezgiler çok önemlidir. Aslında sezgiler yaptığımız işte kendimizi kullanmamızdır. Mantığa, rasyonel düşünceye ters düştüğü için arka planda kalır. Yanılma payımız da vardır. Sezgiler doğuştandır ancak sezgilerimizi iyi kullanmak çaba gerektirir. Daha etkili nasıl kullanılacağı öğrenilebilir. Her zaman güvenilir değildir. İnsan hem bilgi edinirken, hem o bilgiyi işlerken hem de bu bilgilerle bir karar verirken zihinsel kısa yollar kullanır. Ve bu kısa yollar bilişsel ön yargılar, yanlılıklar barındırır. Bu sebepten ötürü her zaman güvenemeyiz.

Bazen deriz ya ‘içimden bir ses diyor ki…’ İşte o içimizdeki sezgilerimizdir. Sezgilerimizin harekete geçtiği anlardır. Sezgisel karar alma, insanın iç sesini dinlediği anlardır.

Sezgilerimiz çok hızlıdır. İnsan sezgileriyle verileri çok hızlı değerlendirir. Çok daha kolay analiz eder. Çoğu zaman insan bilinci sezgilerin gerisinde kalır. Bilincimiz verileri algılamakla uğraşırken sezgilerimiz bütün bilgileri değerlendirir ve kararını çoktan almıştır.

Sezgileri yüksek insanlar genellikle içgüdüsel tepkilerini kolayca algılayabildiklerini hisseder ve onları denemekte rahattırlar. Güçlü sezgileri olan insanlar çok fazla çaba harcamadan olaylar ve insanlar hakkında çıkarımlarda bulunabilirler. Mesela ortada bir iş mevzusu var, bası kişiler bunu uzun uzadıya düşünür, bazıları ise sezgisel güçlerini kullanarak bu iş için neyin daha iyi veya kötü olduğuyla ilgili hızlı bir çıkarım yapabilir. Güçlü sezgileriyle fazla çaba gerektirmeden kararını verebilir.

Güçlü sezgiler, yalnızca iyi ya da kötü olacak olayları önceden hissetmek değil aynı zamanda doğru kararlar vermek, doğru seçimlere ulaşmak için de kullanılabilir. Aklın, mantığın ve rasyonalizmin tıkandığı yerlerde sezgileri harekete geçirmenin zamanıdır.

Yorgun hissettiğimiz anlarda sezgilerimiz pek de iyi çalışmaz. Zihnimiz yorgunsa sezgilerimiz açığa çıkmaz. Yavaşlamak, zihnimizi meşgul eden şeylerden uzaklaşmak, dinginlik, sakinlik sezgiler için önemli bir husustur.

Zihnimize olumsuz düşünceler göndermek zihnimizi kötüye doğru çeker. Ne kadar olumlu düşünürsek zihnimizde yeni filizler yeşerir. Bu da haliyle sezgilerimize yansır.

Bazı noktalarda mantığın bir sınırı vardır. Bunun farkına varmamız önemlidir. Düşünsenize yapay zekanın ulaşamadığı biz insanoğluna ait bir velinimet. Bunun farkına vararak gerekli noktalarda bunu kullanabiliriz. Unutmamamız gereken bir nokta da sezgiler; dikkat, farkındalık ve sessizlik pratiğinde gelişir. Bunların sayesinde sezgisel güçlerimizi artırabiliriz. Şöyle bir durum da var; sezgisel yol göstericilerimiz olsa da bazen bunlara körü körüne bağlanmak bizi yanlışa düşürebilir. Aradaki dengeyi iyi kurarak doğru kararlar almak dileğiyle… Hoşça kalın…