Her gün bir fikir söylüyoruz. Bir konu açıldığında hemen görüşümüzü dile getiriyoruz: “Ben böyle düşünüyorum.”
Peki hiç durup düşündük mü; o gerçekten bizim fikrimiz mi? Yoksa duyduklarımızın, okuduklarımızın, sosyal medyada gördüklerimizin bir tekrarı mı?
Günümüzde fikir üretmekten çok fikir tüketiyoruz. Televizyon programları, köşe yazıları, YouTube videoları, sosyal medya paylaşımları… Her yerden düşünceler üzerimize yağıyor. Biz de çoğu zaman onları süzmeden, sorgulamadan kendi düşüncemizmiş gibi sahipleniyoruz. Birinin kurduğu cümleleri farklı kelimelerle tekrar ediyoruz. Sonra da “ben böyle düşünüyorum” diyoruz.
Oysa fikir, başkasından duyup ezberlediğimiz değil; içimizde yoğurduğumuz, deneyimlerimizle tarttığımız, vicdanımızdan geçirdiğimiz şeydir.
Bugün özellikle sosyal medyada çok tehlikeli bir yanılgı var. Beğenilen, paylaşılan, çok konuşulan her şeyin doğru olduğu sanılıyor. Oysa kalabalığın sesi hakikatin garantisi değildir. Çoğu zaman popüler olan, hakikatin üstünü örten bir sis perdesi işlevi görür. Biz de çoğunluğa uymamak ayıp olacakmış gibi davranır, onların fikrini kendi fikrimiz sanırız.
Bir konuda fikir sahibi olmak artık saniyeler alıyor. Bir başlığın altındaki yorumları okuyoruz ve kararımızı veriyoruz. Ama gerçekten düşünmek; farklı kaynaklara bakmayı, karşıt görüşü dinlemeyi, kendi hayatımızla bağ kurmayı gerektiriyor. Zor olan bu süreci atlayınca, sahip olduğumuz şey fikir değil, ezber oluyor.
Peki gerçekten “kendi fikrimizi” nasıl bulacağız?
Okuyarak: Tek kaynağa değil, farklı seslere kulak vererek.
Sorgulayarak: “Bunu neden böyle düşünüyorum?” diye kendimize sorarak.
Deneyimleyerek: Yaşadıklarımızı, tanıklıklarımızı hesaba katarak.
Sessizlikte düşünerek: Gürültüden uzaklaşıp kendi zihnimizin sesini dinleyerek.
Çünkü fikir, yalnızca “dışarıdan gelen” değil, “içeriden yoğrulan”dır.
Bugün herkesin fikri var ama çok azı gerçekten kendine ait. Belki de en büyük özgürlük, başkasının sesine kapılmadan, kendi aklımızın ipini elimizde tutabilmekte gizli.
Bir gün bir konu hakkında konuşurken kendimize şu soruyu sormayı deneyelim:
“Gerçekten kendi fikrim mi, yoksa başkasının bana bıraktığı bir yankı mı?”