Seçim tarihi netleşti.

Aslında uzun süredir seçim tarihinin ne olacağı konuşuluyordu. Birçok parti de bu tarihin olabileceğini tahmin ediyordu.

Ancak insanların kafasında Cumhurbaşkanı üçüncü kez aday olabilecek mi, eski yasayla mı yoksa yeni yasayla mı sandığa gidilecek gibi soru işaretleri olduğu için açıklama yapmaya çekiniyorlardı.

Cumhurbaşkanı’nın üçüncü kez aday olması “Anayasaya uygun mu değil mi?” tartışmaları yaşanıyor. O kısım hukukçuların işi ancak ülkedeki hukuk işleyişine bakıldığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üçüncü kez aday olacağını hepimiz çok iyi biliyoruz.

Bu sebepten ötürü özellikle CHP, anladığım kadarıyla tartışmaların içine girmek istemiyor. Ancak bana kalırsa büyük bir hata yapıyor. Ortada bir hukuk boşluğu var, sen ana muhalefet liderisin ve şöyle bir açıklama yapıyorsun; “Diyelim ki ses çıkardık, nereye gidecek? YSK üyelerini atayan kim, Erdoğan. İtiraz edebileceğin hiçbir yer yok.” Şimdi insanlar muhalefete nasıl inansın? İnsanlar şöyle düşünüyor daha hukuk boşluğuna karşı itiraz bile etmiyorlar, bizim haklarımızı nasıl temsil edecekler? Böylelikle CHP ne yazık ki iktidarın yaptığı hukuksuz duruma teslim olduğunu gösteriyor.

Neyse devam edelim.

14 Mayıs Demokrat Parti’nin iktidara geldiği tarih.

İktidarda seçim tarihini 14 Mayıs olarak belirleyerek Demokrat Parti’nin kullandığı slogan olan “Yeter söz milletindir” diyerek alanlara inecek.

Şimdi bütün gözler 6’lı masada. Çünkü daha açıkladıkları bir aday yok. Cumhur ittifakı da bu durumu kendi lehine çevirip, seçimde rakiplerinin kim olacağına yönelik iğneleyici sorularla bu konuyu gündemde tutacaklar. Millet ittifakı süreci fazla uzatmamalı 4 ayda çözüm odaklı bir siyaset izleyerek doğru bir kampanya yürütmelidir.

Seçime gidilirken halka boş vaatler değil; geleceğe yönelik halka umut veren projeler sunulması lazım.

İktidar ve muhalefet seçime giderken kendi argümanlarını kullanıp onlara farklı anlamlar kazandırmaya çalışsa da halk sandıkta kendi mesajını verecek.

İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullar içerisinde gençler, işçiler, emekliler ve işsizler seçime giderken ne düşünür? İçinde hangi umutları taşır? Artık vatandaş öyle bir duruma geldi ki, siyasi partilerin ideolojisi neymiş ne değilmiş bakmıyor. İşte burada Süleyman Demirel’in tarihi sözü karşımıza çıkıyor: “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur.”

Ay sonunu getirebiliyor muyum? Temel ihtiyaçlarımı karşılayabiliyor muyum? Ülkemin gençleri geleceğe umutla bakabiliyor mu? Enflasyon yükselişi durdurulabilecek mi? Kontrolsüz göç için ne yapılacak? Demokrasi ve insan hakları alanında ne adımlar atılacak?

Halkımızın yukarıda bahsettiğim sorularla sandığa gideceklerine ve gitmesi gerektiğine inanıyorum.