Hatay’da yaşanan olay Türkiye’yi ayağa kaldırdı.
Henüz reşit olmayan bir kız çocuğu, babası tarafından sosyal medya ekranına çıkarıldı. Çocuğunu dans ettiren baba, binlerce yabancının iğrenç mesajları eşliğinde ‘eğlence’ haline getirdi.
Baba bu aşağılayıcı tabloyu meşrulaştırmaya çalıştı. Üstüne bir de para topladı!
Tepkiler büyüyünce geri adım atmak yerine küfür etti.
Olayın sosyal medyada yankı bulması üzerine devlet devreye girdi. Çocuk koruma altına alındı, baba tutuklandı.
Peki, mesele bitti mi? Hayır.
Aslında demek istediğim gördüklerimiz çok daha büyük bir sorunun sadece görünen yüzü. Çünkü bu yaşanan olay ilk değildi ve ne yazık ki son da olmayacak.
**
Sorunun kaynağını ‘bir babanın ahlaksızlığı’ olarak görmek kolay. Oysa mesele çok daha derin.
Yoksulluk, çaresizlik, ataerkil düzen, sosyal medya algoritmalarının ‘beğeni’ ve ‘hediye’ üzerinden yarattığı hırs. Bunların hepsi birleştiğinde çocuk, kendi ailesinin elinde bir ‘ürün’e dönüşüyor.
Üstelik bu çarpıklığı sadece yoksullukla açıklayamayız. Zengin insanlarda gördüğümüz şatafatta aynı tabloyu besliyor.
Bir uçta geçim derdinden dolayı kolay para kazanma peşinde olan aileler, diğer uçta ise lükse kapılanlar… İki farklı uç aynı noktada birleşiyor: Çocuğun kişiliği yok sayılıp sadece izlenme sayısına ve para akışına indirgeniyor.
**
Tepkilerin yöneldiği adres genellikle TikTok. “Kapatılsın, bu tür sorunlar yaşanmasın” deniliyor. Oysa sorun platformda değil ki. Bugün TikTok kapatılsa, yarın başka bir mecrada aynı tablo yaşanacak.
Çünkü esas mesele çocuğun dijital çağda korunmasını sağlayacak ahlaki ve hukuki zeminin olmaması.
Çocuğuyla beraber yemek yaparken, dans ederken, ödev yaparken, ağlarken yani çocuğun her anını sosyal medyada paylaşan ebeveynler de aynı zincirin parçası. Çekilen görüntüler çocukların mahremiyetini zedeliyor ve istismar kapısını aralıyor.
Bu karanlıktan çıkışın çözümleri var. Çocukların sosyal medyada teşhirini kesin biçimde yasaklayan net yasalar, bilinçli ebeveynlik, izlemeyerek paylaşmayarak bu düzeni beslemeyen toplumsal irade.
Evet, Hatay’da bir kız çocuğu kurtarıldı. Peki, ya yarın ne olacak? Başka bir evde aynı şey yaşanmayacak mı?
Ne yazık ki biz bu meseleyi yalnızca bir babanın suçu, yalnızca bir platformun ayıbı diye görmeye devam edersek, cevabı hep aynı olacak!
Çünkü bu mesele bir kişinin değil, bir toplumun utancı. Ve biz susmaya devam ettikçe, bu utanç büyümeye devam edecek.