Yılbaşı yaklaşıyor. Herkes yeni yılın heyecanını yaşıyor; kiminin aklında tatil planları, kiminin aklında hediyeler var. Ama bir de cüzdanları ilgilendiren, hayatın gerçekleri var: zamlar. Özellikle asgari ücret…

Gözler yine Aralık ayında toplanacak Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda.

Her sene olduğu gibi milyonlarca çalışanın gözü, kulağı o masada olacak. Çünkü orada konuşulan rakam, sadece bir maaş değil; bir ailenin sofradaki ekmeği, çocuğunun defteri, evinin kirası demek.

Ama bu yıl masada eksik var. İşçi sandalyesi boş. TÜRK-İŞ ‘katılmayacağız’ dedi, HAK-İŞ de aynı kararı aldı.

Yani bu yıl masada hükümet ve işveren var. İşçinin sesi yok. Oysa o masa üç ayaklı bir dengeye dayanırdı; şimdi iki taraflı bir denge kurulmaya çalışılıyor. Ama bir taraf eksik olunca masa hep biraz yamuk durur değil mi?

**

Şu an geçerli olan asgari ücret 22 bin 104 lira. Temmuz ayında ‘ara zam’ yapılmadı, enflasyon hız kesmedi.

Cebindeki para her gün biraz küçüldü. Market fiyatları, kiralar, doğal gaz faturaları büyürken asgari ücret eridi gitti. Şimdi herkesin aklında tek bir soru var: “Yeni yılda ne kadar zam gelecek?”

Ama asıl soru bu değil aslında. Gerçek soru şu olmalı: İşçilerin sesi masada yokken, o zam ne kadar adil olacak=

Kimin hesabına göre ‘yeterli’ denilecek, kim karar verecek geçinebilmeye?

**

Rakamlar değişecek elbette ama asıl mesele değişmiyor. Asgari ücret kağıt üzerindeki bir sayı değil; bir insanın onuruyla yaşayıp yaşayamayacağının göstergesi.

Yeni yıl yaklaşırken herkesin bir dileği var. Kiminin sağlıktır, kiminin huzur. Ama milyonlarca emekçinin tek bir dileği var: Alın terinin karşılığını alabilmek.

Çünkü bazılarımız için yeni yıla umutla girmek, sadece adil bir ücretle mümkün!