İktidarlar her nedense seçim sistemlerini kurgularken hep nalıncı keseri gibi kendilerine yontarlar. Bunun bir tek istisnası vardır o da 14 Mayıs 1950 seçimleridir. Açık oy gizli tasnif gibi son derece anti demokratik, şaibelere açık bir seçim kanunuyla yapılan 1946 seçimleri demokrasi tarihimizin kara lekesiydi. Tüm dünya hem seçmen üzerindeki baskı ve zorlamalarını görmüş hem de gizli tasnifte yapılan hileler ayyuka çıkmıştı, her yerde bunlar konuşuluyordu. Yüzünü batıya dönmüş bir Türkiye, hür dünyadan gelen eleştirileri yok sayamazdı. İsmet Paşa CHP genel başkanı şapkasını çıkarmış, Milli Mücadele kahramanı, Lozan baş müzakerecisi, başbakan ve cumhurbaşkanı vasıflarını da taşıyan devlet adamı şapkasını giyerek daha demokratik, gizli oy açık tasnif ve yargısal gözetimin de bulunduğu, gününe göre adil bir sistemin kurulmasının önünü açmıştı.

            Sonuç ortada… 14 Mayıs 1950 seçimlerinde DP değil, demokrasi kazanmış, Türkiye 1946 seçimi ayıbıyla kaybettiği dış itibarı yeniden kazanmıştır. 1954 ve 1957 seçimleri de aynı seçim kanunuyla yapılmıştı. Ancak özellikle 1957 seçimleri dikkate alındığında çok partili seçimlerde çoğunluk sisteminin çok da adil olmadığı konuşulmaya başlanmıştı. Nitekim 61 seçimlerinde nispi temsile dayalı barajlı d’hont sistemine geçilmiştir.

            27 Mayıs darbesinden sonra darbecilerin getirdiği kurallarla Demokrat Partinin övülmesi, Menderes, Bayar ve arkadaşlarının iyiliklerinin söylenmesi, yüceltilmesi, DP dönemi yatırımları ve kalkınma hamlelerinden söz edilmesi ve tüm bunların ima bile edilmesi yasaklanmış, uymayanlar hakkında cezalar uygulanmaya başlanmıştır. 1961 seçimlerine gidilirken de bunlara ilaveten, DP’nin devamı olduğunu söyleyen hatta ima eden partilerin kurulması da yasaklanmış bunu söz ve işaretle ima edenlere de ağır cezalar konmuştur.

            Bu yasaklarla darbeciler demokratların kafasını karıştıracak parti (Yeni Türkiye Partisi) kurdurmuşlar, Osman Bölükbaşı’nın partisi CKMP ile Demokrat oyların bölüneceğini düşünmüşler ve böylelikle d’hont sistemiyle CHP’nin iktidara gelmesini umut etmişlerdir. Ancak beklenen olmamıştır. MBK destekli, ilk dönemin Bayar ve Menderes muhalifi DP milletvekillerinin kurduğu YTP demokratlara af çıkarılacağı aldatmacasıyla bazı Yassıada avukatlarını ikna ederek aday göstermiş DP oylarını çekeceğini sanmıştır. Oysa Kayseri Cezaevinden gelen şifreli mesajlar AP’yi işaret etmiş, AP sözcüleri de “gözlerimin içine bak ne demek istediğimi anlarsın” sözleriyle DP’nin gerçek devamının kendileri olduklarını ima etmişlerdir. Tabii ki evdeki hesap çarşıya uymamıştır. CHP 1957 seçimlerinde aldığı oyu bile alamamış, Ragıp Gümüşpala başkanlığındaki AP ise neredeyse CHP ile başa baş oy almıştır. DP oylarını böleceği iddiasıyla kurdurulan YTP ise Bölükbaşının da altında kalarak %13.7’de kalmıştır. Yani darbeciler amacına ulaşamamış DP’nin devamı AP, CHP ile kurduğu büyük koalisyon ile iktidara ortak olmuş bu sayede mahkum eski DP milletvekillerine af çıkarılmıştır.

            65 seçimlerine gidilirken darbeciler ve CHP küçük partileri de ikna ederek garip bir sistem olan milli bakiye sistemini icat etmişlerdir. Amaç DP’nin devamı AP’yi zayıf bırakmak küçük partileri güçlendirmektir. Bu arada darbecilerin 14’ler kanadı Türkeş başkanlığında Osman Bölükbaşı’nın CKMP’sini baskın gibi bir kongrede ele geçirmişlerdir. Bölükbaşı ise yeniden Millet Partisini kurmuştur.

            AP’nin yükselişine engel olmak amacıyla bir siyaset mühendisliği projesi olan milli bakiye sistemi AP'nin muhalefet etmesine rağmen, CHP ve meclisteki diğer partilerin iş birliği ile kabul edilmiştir. Partilerin seçimlerde aldıkları oy oranlarıyla TBMM'de kazandıkları sandalye sayılarının oranlarının birbirine çok yakın olmasını sağlayacak Millî bakiye sistemi 306 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu’nun 32. maddesinde yapılan değişiklik ile seçim çevresi barajı kaldırıldı ve 1965 seçimleri milli bakiye sistemi ile yapıldı. Bu sistem en çok oy alan partinin artık oyu fazla olmayacağı düşünülerek CHP’ye göre tasarlanmış bu sayede AP’nin artık oyları ülke havuzunda toplanarak küçük partilerin artık oylarıyla milletvekili çıkarmasına yarayacaktı. Onlar da CHP’nin doğal müttefiki olarak iktidar olmasını sağlayacaklardı.

            Milletin oyunu ceplerinde görerek siyaseti dizayn etmeye kalkanlar her zaman yenilmeye mahkumdurlar. 61 seçiminde düzmece parti kurdurarak iktidar olacaklarını umdular ama olağanüstü şartlara rağmen başaramadılar. 1965 seçimlerinde ise tam bir hezimet yaşadılar. Gümüşpala’nın vefatıyla AP’nin başına geçen merhum Demirel bu cephenin hesaplarını alt üst etti ve %53 oy oranı ve 240 milletvekili ile tek başına iktidar oldu. CHP ise %8 oy kaybederek %28.7 de kaldı. CKMP’liler %2.2 ile sonuncu sırada yer alırken partisini entrika ve zor ile ele geçirdikleri Osman Bölükbaşı 6.3 ile üçüncü parti oldu. 1961’in düzmece partisi YTP ise 3.7 ile tarihin derinliklerine gömüldü. TİP de Türkiye tarihinde ilk sosyalist parti olarak meclise girdi. Bu sistem daha sonra yerini barajsız d’hont sistemine bıraktı ve 12 Eylül darbesine kadar sürdü.

            12 Eylül paşaları da aynı hataya düştüler milletin partilerini seçime sokmadılar, seçim sistemini ülke ve bölge barajlarıyla kuşatarak akılları sıra Turgut Sunalp’in horoz partisine zemin hazırladılar. Ancak onlar da kendi kazdıkları kuyuya düştüler sistem onlara değil Özal’a yaradı.

            Ne yazık ki bugün ülke hala sonra gelenlerin kendilerine göre yontarak yenilediği 12 Eylül darbe anayasası ve seçim kanunu ile seçimlere giriyor. Sonlarının geldiğini gören iktidar yine nalıncı keseri gibi kendine yontarak yeni kurallar koymaya uğraşıyor. Tıpkı 27 Mayısçıların düzmece YTP’yi kurdurdukları gibi düzmece partiler kurduruyorlar. Seçim kanunları ile oynuyorlar. Akılları sıra ittifak içindeki partilerin artık oylardan faydalanmasını engelleyerek rakiplerinin milletvekili sayısının azaltabileceklerini sanıyorlar. Bilmiyorlar ki tıpkı 65 seçimlerinde CKMP’nin düştüğü duruma ardılı MHP de düşecek, bu kural sonları olacak.

            Bugüne kadar kim seçim kanunlarıyla oynayıp kendi lehine kural koymaya çalıştıysa hep karşı tarafa yaramıştır. Bunları da onun için anlattım, bilin istedim. Bu sistem bazı partilerin birleşmesine, yeni partilerin, yeni ittifakların, ortak cephelerin doğmasına yol açacaktır. Her zaman milletin dediği olur, kimse milletin iradesinin önüne geçemez. Peki bu anlattıklarımı AKP’de MHP’de bilen yok mudur? Elbette vardır, ancak hem Erdoğan hem de Bahçeli bu akil adamları tasfiye etmiştir, kalan az sayıdakiler ise tasfiye olmamak için ağızlarını açmaya korkmaktadırlar.

            Ben Türkiye’de 65’deki gibi bir milli bakiye hezimeti yaşanacağını düşünüyorum. Bekleyip göreceğiz ama bir taraftan da yeni umutlar yeşertmek için çabalayacağız. Kalın sağlıcakla…