Kemal Sayar'ın "Yavaşla" isimli kitabı çokça konuşuldu. Tavsiye üzerine alıp okumaya başladım.
Kitap gayet okunaklı, yazarı psikiyatr havasından alıp, tavsiye verici bir arkadaş konumuna getirmiş. Okurken kendinizi samimi, akıcı bir konferansta dinleyici gibi hissediyorsunuz.
Adında da anlaşılacağı gibi yazar, neredeyse her sayfada "Yavaşla"manın önemine değiniyor, altını çize çize "Yavaşlamak güzeldir" vurgusu yapıyor.
Kitabı okurken dikkatimi çeken bir bölüm oldu. Keza her bölümünde altı çizilecek çokça şey var da bu bölüm biraz farklı.
Yavaş Şehirler
"Yavaşlamak, anın keyfini çıkarmayı bilmektir. Ancak yavaşlayarak içimize bakabilir ve ancak yavaşlayarak hayatla konuşabiliriz" diyor yazar ve ekliyor:
"Bunun bir parçası da şehirleri yavaşlatmak olmalı. Şehirlerdeki karmaşa ve gürültüyü kesmek, yayalara ve yeşile ayrılan alanları çoğaltmak, yerel gelenekleri ve yerel ticareti diri tutmak, konukseverliği ve komşuluk hukukunu yüceltmek, bu yavaşlatmanın bir parçası olarak değerlendirilebilir. Şehirleri yavaşlatmak, şehrin hızının kesilmesiyle olmaz. 'Yavaş şehir', insanların her şeyi saat zamanına göre yaşayıp, zaman baskısıyla her şeyi daha hızlı yapmak isteğine direnebilecekleri bir çevre yaratmakla mümkün olabilir. Şehir merkezlerinin araç trafiğine kapatılarak insanlar için yeni buluşma ve eğlenme mekanlarının oluşturulması bunun ilk adımı olabilir."
Yine aynı sayfada yazar, "Bir yere trafik girmiyor ya da araçlar bir yere daha yavaş akıyorsa oranın sakinleri arasında sosyal bir bağ kurulma ihtimali artar. 'Yavaş şehirler' arabalara göre tanzim edilmez, arabalar şehre göre intizam bulur" diyerek, yavaş şehirleri yüceltiyor.
Kemal Sayar'ın şehir merkezlerine sunduğu bu tavsiyeyi düşünürken, aklıma Manisa'mızın merkezi noktaları geldi.
Manisa Valiliği'nin olduğu noktadan Ulupark'a; oradan Karaköy'e, Malta'ya... Hayali bile güzel geldi trafiksiz bir şehir merkezinin.
Manolya Meydanı'ndan Nüfus Müdürlüğü'ne kadar cadde boyu araçsız bir yaya yolu, aksamadan ilerleyen engelli geçiş alanları, Sultan Camisi'ne doğru merkezde gepgeniş çocuk parkları, yeşil ağaçların gölgesinde korna sesiyle titremeyen banklar... Muhteşem!
Şehir merkezinin araç trafiğine kapanması ya da araç trafiğinin şehrin dışında akması hayal gibi gelse de bu mümkün! Yanıbaşınızda İzmir'de Kıbrıs Şehitleri Caddesi, Karşıyaka Çarşısı, Kemeraltı Çarşısı buna güzel birer örnek. Araç girişinin sadece kısmi saatlerde olduğu sevgi yolları da buna birer gösterge sayılır.
Kırmızı ve Yeşil Yol
Cengiz Ergün döneminde şehir merkezinin bir kısmına uygulanan, yalnızca halk otobüslerinin geçiş noktası olan "Kırmızı Yol" çokça dikkat çekmişti. İlk zamanlar, "Bu yol halk otobüslerine ayrılacaksa, diğer araçlar nereden geçecek" gibi endişeler vardı. Zamanla bunun sorun olmadığı görüldü; normalleşti, trafik kendi seyrinde akar hale geldi. Bugün ise "Yeşil Yol"a geçilerek kırmızı alanlar yeniden diğer araçların da geçişine açıldı. Her ne kadar halka açık anketten Yeşil Yol tercihi çıksa da, Kırmızı Yol şehir içi trafiğini azaltan, "yavaşla"tan bir görevdeydi. Şimdi ise tam tersi!
Kim Bilir...
Manisa’da araç trafiğine kapalı, korna sesinin duyulmadığı, gürültünün azaldığı, yaya geçişinin daha rahat aktığı bir şehir merkezi hayal edin...
Kim bilir, belki de başka bir baharda gerçekleşir.