Ben bazı konularda hiç mütevazı olamam. İyi bir yöneticiyimdir, iyi bir bürokratımdır, mesleğimin iyilerindenimdir aynı zamanda, sonuca ulaşamamış olsam da iyi de bir siyasetçiyimdir. Bunu muarızlarım da muhaliflerim de bilirler ve takdir ederler. Ancak, kötü siyasetçilerin, nüfuz ticareti yapanların, makam ve mevkilerini ranta çevirme, paraya tahvil etme derdinde olanların, usulsüzlüğü, yolsuzluğu, ihale ve kredi takipçiliğini, tezgahçılığını, kayırmacılığı, parayla iş takibini, hileyi, hurdayı iş edinmiş siyasetçi ve bürokratların da can düşmanıyımdır, ellerinden gelse bir kaşık suda boğarlar. Tekerlerine çomak soktuklarım çok olmuştur, onlar da benimle çok uğraşmışlar, arkamdan iş çevirmişler, yalan ve iftiralara başvurmuşlardır ama ben başım dik gezerken onlar kaybolup gitmişlerdir.  

            Ne yazık ki; siyaset ve bürokrasi 12 Eylül darbesinden sonra bozulmuş, siyasete para ve güç odakları karışmaya başlamıştır. Bunun en önemli etkenlerinden biri de aday tespitlerinde önseçimin uygulanmıyor olmasıdır. Ayrıca delege seçimlerinin de mahallinde yapılmayıp masa başında yapılıyor olması da önemli bir etkendir. Böylelikle ilçe kongrelerinden başlayıp, büyük kongreye kadar her kademede halkın dediği değil belli odakların dediği olur.

DYP Samsun milletvekili merhum Mehmet Çebi DYP’nin iktidarda olduğu dönemde Meclis gurup toplantısında yaptığı bir konuşmada “Dün köyünün elektriği, yolu, suyu, öğretmeni, ebesi, imamı için yardım isteyenler bugün devlete malını satmak, ihale istemek, yakınlarını önemli mevkilere tayin ettirmek için yanımıza geliyorlar” demek suretiyle hem öz eleştiri yapıyor hem de bu çürümeye işaret ediyordu.

Siyaset ve bürokrasideki bu bozulma maalesef yeni sisteme geçişle birlikte daha da artmıştır. Meclis denetiminin işlemez hale gelmesi, atamalarda tek seçiciliğin kural olması, Devletin ve kurumların hafızası olan siyasetçi bakanları hatalı karar alma noktasında uyararak hataları önleyen müsteşarlık makamının kaldırılması, Hazine, DPT, DTM gibi kurumların lav edilmesi, Merkez Bankasının özerkliğinin dikkate bile alınmaması, bürokrasideki atamalarda liyakat, ehliyet gibi özelliklerin büyük ölçüde terk edilmesi, bakanlıklara yapılan atamalarda birkaç istisna dışında hayatında bir gün bile kamu hizmeti olmayan kişilerin seçilmesi, hatalar zincirinin de artmasına neden olmuştur. Müsteşarlık müessesesi muhafaza edilseydi, iş başındaki bürokratlar ehil olsaydı hemşerimiz Ticaret Bakanına kendi kurumuna mal satmak gibi çok basit bir hatayı yaptırırlar mıydı?

Beni devlet okutmadı, babamın parasıyla okudum. O yüzden “bu devlet sizi okuttu” sözünün muhatabı sayılmam. Ne KYK kredisi aldım ne de başka bir burs. Hatta ODTÜ yurduna başvurduğumda aile gelir beyanında bulunurken babamın talimatı gereği vergi dairesine bildirdiği geliri beyan ettiğimden beni yurda bile kabul etmediler. Oysa nice fabrikatör, tüccar çocukları, hemen yurda kaydoldular. Hekim dostlarımız için söylenen “nereye giderseniz gidin” sözünün de son derece yakışıksız olduğunu düşünürüm. Elbette ki eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak devletin görevi ve anayasa emridir. Bunu bir kıyakmış gibi görmek ve göstermek abesle iştigaldir.

Evet beni devlet okutmadı ama ben bu devlete medyunu şükranım. Zira bu ülkenin harcında atalarımın, dedelerimin, ailemin, babamın kanı var, canı var, imarında, kalkınmasında bugüne gelmesinde emeği var hizmeti var, katkıları var. Hasbel kader benim de var. O yüzden ben bu devleti koruyan, kollayan, hizmet eden, bile isteye hata yapmayan, fedakarca çalışan, gecesini gündüzüne katan, emek harcayan, çalmayan, çırpmayan, yemeyen, yedirtmeyen, göz yummayan bürokratlara da sahip çıkmayı, arkalarında durmayı hangi inançta, mezhepte, etnik kimlikte ve siyasal görüşte olursa olsun vazife bilirim. Aksine davrananları, makam ve mevkiini kişisel çıkarı için kullananları, kanunsuz emirleri uygulayıp yalakalık yapanları, rüşvet ve yolsuzluğa bulaşanları ise asla affetmem. Bu kadar şeyi de bunun için anlattım, başlıktaki ifade de tam bunun için yazıldı, yani zurnanın zırt dediği yere şimdi yeni geldik.

Efendim malum Milli Eğitim Bakanı yeni değişti eski bakanın yardımcısı bakan oldu. Sanki kendisi Bakanlıkta önceki bürokratlarla birlikte çalışmamış gibi alayını değiştirdi. Merkez Bankası başkanları kaçıncı kez değişti, TÜİK’te kaç kişi görevden alındı, ekonomi bürokrasinde ehil kadrolar nasıl doğrandı? Ben bile artık takip edemiyorum.

Artık gece yarısında resmi gazetede yayınlanmasına alıştığımız atama ve görevden alma kararlarıyla TÜİK’in iki başkan yardımcısı görevden alınmış. Kendilerini tanımam, bilmem arkalarında durulacak bürokratlar mıdır? Onu da bilmem ama bildiğim bir şey varsa o da enflasyonun, hayat pahalılığının, her gün gelen zamların faili onlar değildir. Olsa olsa kusurları bize göre gerçeğinden çok düşük gösterilen TEFE, TÜFE oranlarının birilerinin gözünde yüksek bulunmasıdır. Yani birlerine göre ekonomideki kötü gidişin failleridir. Başka, Türk Patent ve Marka kurumunun başkanı da görevden alınmış. Kendisini az çok tanırdım. Müşterek çalışmalarda da birlikte olmuştuk. Epeydir kurumun başındaydı. Anlaşılan üniversitelere atanan ehil olmadığını düşündüğümüz rektörlerin sekteye uğrattığı araştırmaların buluş ve patente dönüşememesinin faturası da ona kesilmiş.

İktidarı ve gözlerinden ateş çıkaran sayın bakanı kutlarız. Enflasyonun sebebini, petrol, enerji ve dövizdeki artışların sebeplerini er ya da geç buluyorlar. Faturaları da bürokratlara kesiyorlar. Zaten bunu açıkça ifade etmekten de kaçınmıyor. Diyor ki: “Mevzuatı da değiştiririz, bürokrasiyi de alaşağı ederiz”. Bir de sayın bakan kısa sürede kaç defa Londra’ya, yatırımcılarla görüşmeye gitti acaba? Kaç kez giderse gitsin, tutup aleni mevzuata ilişkin bu söz söylenirse, belirsizlik doğar. Nasıl önleyip de yatırımcıya güven verilir? Hele bürokrasiyi alaşağı etmek ne demek?

Dün FED A.B.D’de faiz artırdı. Bunun diğer Merkez Bankaları ve döviz piyasalarında da etkisi oluyor. Bugün MB bizde de politika faizini açıkladı, beklendiği gibi değişiklik olmadı. Faiz %14’de sabitlendi. Bunun elbette piyasalara da etkisi olacaktır, o zaman da elbette bir fail bulunur, fatura kime kesilir orası bilinmez. 

Ne diyelim? Bu gidişatın gerçek faillerini milletimiz sandıkta bulur temennisiyle veda edelim. Kalın sağlıcakla…