BAL’lılar yarışıyor başlıklı yazımın ardından Ümit Özlale kardeşimin ekibinden bir, iki kardeş, ortak guruplarda Özlale’ye haksızlık yaptığım imasında bulundular. Tam tersine ben Ümit Özlale’ye Sayın Akşener’in haksızlık yaptığı kanaatindeyim. Zira bana göre milletvekili seçiminde Sayın Özlale Musavvat Dervişoğlu’nun önünde birinci sıraya konmalıydı. İzmir Koleji, BAL camiasının İzmir’deki gücü yadsınamayacak ölçüdedir. Hemen her odada, borsada, meslek kuruluşlarında, üniversitelerde, STK’larda, iş dünyasında, OSB yönetimlerinde ve birçok siyasi partide etkin pozisyonundadırlar, ilçelerde de öyledir. Hele üç dönem İzmir milletvekilliği, Bornova belediye başkanlığı ve CHP genel sekreterliği yapan Kamil Oktay Sindir’in CHP listelerine konmadığı bir seçimde particilik taassubu olmayan BAL’lılar Özlale’ye yönelmiştir. İyi Parti oyları ikinci bölgede düşerken birinci bölgede artıyor olması başka türlü açıklanamaz.

Gelelim bugünkü duruma. 81 ilde aday çıkartacağım ihtirası ile büyük bir yanılgıya düşen Sayın Akşener’in amacı elini güçlendirip, pazarlık gücünü artırmaktır. Ancak Ümit Özlale ilk elde harcanacak bir koz değildir. Özlale hem milletvekili hem de partisinin genel başkan yardımcısıdır yani parti içinde çok güçlü bir konumdadır. Kendi okuldaşı karşısına aday çıkarılıp böyle bir oyuna gelmemesini arzu ederdim.

Değişim adı altında birçokları Sayın Kılıçdaroğlu’na yüklenirken, kimse masadan kalkıp, kumar masası sözleriyle masayı zaafa uğratan üç gün sonra tornistan edip Cumhurbaşkanlığını altın tepside Erdoğan’a ikram eden Akşener’e bir söz söylemiyor. Aksine muhalif bilinen bazı kanallar muhalefetin bölünmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Akılları sıra Meral Hanımın elini güçlendirecekler. Kanalın biri de merkez sağın toparlanmasına köstek olmak için çalışıyor. Kahve edebiyatını, bağırıp, çığırıp, hakaret etmeyi siyaset sanan birini sürekli parlatmaya uğraşıyorlar. Kimse heveslenmesin kırk yıllık Yani, Kani olamayacağı gibi şaptan da şeker olmaz. Merkez sağ seçmeni gerçek demokratla, devşirmeyi ayırt etmesini çok iyi bilir. Nasıl ki; merkez sağın beklentilerine cevap vermek yerine küçük MHP olmayı tercih eden İYİ parti merkez sağ oyları kazanamayıp güdük kaldıysa, bu çabalar da işe yaramayacaktır.

Ümit Özlale’nin merkez sağ ile ilgili söylediklerinde doğruluk payı bulunduğunu geçen yazımda ifade etmiştim. Yakın siyasi tarihimizi ve merkez sağ hareketin 1945’de 4’lü takrirden başlayıp bugüne kadar gelen safahatını en iyi bilenlerden biri olduğumu iddia ederim. Hatta Osmanlı Ahrar Fırkasından başlayarak, İttihat Terakki’nin demokrat kanadında yer alıp bilahare Mustafa Kemal’e iltihak edenler, Cumhuriyet Halk Fırkasındaki ilk ayrışmalardan itibaren başlayan ve Atatürk’ün ölümünden sonra zaman içinde iyice su yüzüne çıkmalarını da bu hareketin başlangıcı saymak icap eder. O tarihten bugüne Türkiye’de siyaset iki ana eksende, yani devlet ve millet ekseninde yürümüştür. Devlete dayalı siyaset CHP’de millete dayalı siyaset DP’de şekillenmiştir. Darbeler bunu bozmaya çalışmışsa da DP’nin yerini AP, AP’nin yerini DYP kısmen de ANAP almıştır.

Askeri vesayet ve seçkinci siviller ve dış istihbaratın siyaset mühendisliği sürekli %60’lara varan millet cephesini dağıtmak üzere çalışmışlardır. AP’den 48 kişi koparılarak Demokratik Parti kurulmuş, Erbakan İsviçre’den getirtilerek dinci parti kurdurulmuş muvaffak olunamayınca da 12 Eylül darbesi yapılmış, “bizim çocuklar başardı” denilmiştir.

Bugün yaşadığımız sıkıntıların ve demokrasi çarkının bir türlü istenildiği gibi çevrilemeyişinin sebepleri hep bunlardır. Merhum Demirel’in Çankaya’ya çıkışını müteakip DYP giderek milletten kopmuş, A Takımı adı altında gelen devşirmeler devlet görüntüsü vermeye başlamış, Mehmet Ağar’la da iyice polis partisi hüviyetine bürünmüştür. Bu görüntü bozukluğu AKP’ne yaramış boşluğu onlar doldurarak merkez sağ seçmeni kendi yanlarına çekmişlerdir. Yani İyi Parti bu boşluğa talip olmayı elinin tersiyle itmiştir.Şimdi artık herkes çok iyi anlamıştır ki, merkez sağ oylar AKP’den geri alınmadıkça iktidar değiştirilemez. Bunu yapmanın yolu da demokratların devşirmelere değil kendi evlatlarına sahip çıkmasıyla olur. Sözcü gurubu istediği kadar devşirmeleri parlatsın geride gümbür gümbür gelen inançlı kadrolar ve yeni nesiller vardır.

İzmir’de iş güç sahibi, esnaf, Tüccar, okumuş, entelektüel, birçok kişiye sordum üç tane İzmir’in başarılı belediye başkanını sayın dedim. Osman Kibar(AP) ve Burhan Özfatura(ANAP, DYP) banko söylendi. DSP’den seçilen merhum Priştina’yı söyleyenler de oldu yaşlılardan Behçet Uz’u(DP) hatırlayanlar da oldu. Hatta bazıları şaşırıp Karşıyaka belediye başkanı Kemal Baysak(DYP) ve Işılay Saygın(AP Buca) adını söyledi. Kimse Kocaoğlu demedi, Çakmur demedi, Alyanak demedi. Demem Odur ki; İzmir CHP kalesi falan değil demokratların kalesidir. Göç almış da olsa, demografik yapı değişmiş de olsa İzmir halkı gelenlerin çoğunu da kendisine benzetmesini bilir. Uzun zamandır İzmir’de CHP’nin yüksek oy almasının sebebi AKP’nin yaşam tarzına müdahale edeceği endişesiyle CHP’yi sığınılacak liman olarak görmesidir. Bu konuda Özlale’ye hak veririm ama evdeki hesap çarşıya uymuyor, Meral hanım bu şansını 5 yıl önce kaybetti merkez sağda gelenleri tasfiye etmesi de işin tuzu biberi oldu.

Kimsenin kuşkusu olmasın merkez sağ toparlanacaktır, herkes eteğindeki taşı döküp birlikte hareket etmenin yolunu bulacaktır. Velev ki olmadı, AKP de kendine yakın bulduğu eski TFF başkanı, İzmir Ticaret Odası başkanı Mahmut Özgener’i yani Osman Kibar’ın torununu aday gösterdi ne olur o zaman? Belki iki BAL’lıdan büyüğü gene kazanabilir ama topal ördek olur. Küçük BAL’lı ise üçüncü olur. Bunun vebali kimin olur? Tabii ki Akşener’in.

Merak etmeyin merkez sağ öyle veya böyle toparlanacaktır. Ekime giriyoruz 6 ayda derelerin altından çok sular akar. Belki birçok yerde kendi adayını çıkarır. Ben iddia ediyorum, toparlanma olursa Muğla, Manisa, Balıkesir, Aydın gibi merkez sağın kaleleri ve birçok ilçe merkez sağa bırakılırsa kazanılır. Bergama, Kınık, Kiraz, Bayındır ve Menemen merkez sağın adaylarıyla rahat, rahat kazanılır. Tire’yi yoklukta İyi Parti almış gerçek bir demokrat çıksa hepsine nal toplatır. Kılıçdaroğlu da Akşener de şapkasını önlerine koyup düşünmelilerdir. Aksi halde eldekiler de gider. Benden hatırlatması.

Herkes aklını başına almalıdır, sonra ah, vah etmeyelim! Başka Türkiye yok, merkez sağ olmadan da Türkiye’de huzur yok. Haydi! Kispetleri giyip er meydanına çıkma zamanıdır. Kasımdan itibaren hareket başlıyor hadi hayırlısı.

Kalın sağlıcakla…