Deprem, sel, yangın. Her biri, insanın çaresiz kaldığı doğal afetler. Evet çaresiz ama, önlemi de alınabilen. Daha ilkokul sıralarında öğrendiğimiz önlemler. Depreme karşı sağlam binalar yapmak, sele karşı dere yataklarını korumak ve yapılaşmaya izin vermemek, yangına karşı da koruyucu ve önleyici tedbirleri almak. Olağandışı afet durumlarının tamamıyla belki önü alınamayabilir ama en azından zararı en aza indirilebilir. Doğal afetlere karşı hiçbir önlem almamak, sonrasında da meydana gelen bir olayda çok acı durumları yaşamak ve "Gelen Allah'tan" demek, kul olarak sana verilen o aklı kullanmadığın anlamına gelir. Evet her şey Allah'tan ama, önlemini almak da sana düşüyor.

Şanlıurfa ve Adıyaman önceki gün, daha deprem felaketinin yaralarını sarmadan bir sel felaketiyle karşı karşıya kaldı. Yağan aşırı yağmurlar sonrası meydana gelen sel, can kayıplarına neden oldu. Öte yandan, depremden etkilenen diğer iller de kuvvetli yağmurdan etkilenirken, çadırları su bastı, felaket bölgesinde hayatını zor koşullarda sürdürmeye çalışanlar çaresizlikle karşı karşıya.

Onca zaman geçti insanlar hala çadırlarda, hala kahvaltı için yardım talebinde bulunuluyor. Çok büyük bölge çok büyük bir felaketle karşı karşıya kaldı tamam da, artık birşeyleri organize olması, biraz daha iyi şartlar sunulması, biraz olsun yaralarının iyileştirilmesi gerekmiyor mu? İnsanlar yitirdiklerine mi isyan etsin aç kaldıklarında mı, barınacak bir yer bulamamalarına mı? Çadır kentte yaşam mücadelesi verenlerin daha iyi ve daha sağlıklı koşullara kavuşmaları daha ne kadar sürecek? Zaten ülkeyi bir korku enerjisi sardı, nerede ne zaman deprem olacak kaygısı var. Bir de üzerine bu çaresizlik içerisindeki insanların durumları gözler önünde. Üstüne üstlük, toplanan o kadar yardım parası varken.

'Bizi unutmayın, bizi yalnız bırakmayın' diye yalvaran insanlar varken, ülkede gündem maddesi, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri. Bizler sıcak evimizde yataklarımızda yatarken, tencerelerimizde yemeklerimiz kaynarken, ülkenin bir bölümü yokluklar içerisinde. Acil olarak çözüm bulunmasının zamanı geldi de geçti bile. Yetkili olan kim, hangi kurum kuruluş varsa soruyorum; "Çaresizlikle boğuşan insanlar için çaresiz misiniz yoksa çare siz misiniz?" 'Seçim seçim' diye ısrarcı oldunuz ya, sandıklar işte bu sorunun cevabını verecek.