Türkiye tarihinin en acı yaralarından biri olan 13 Mayıs’taki Soma maden faciasının üzerinden tam 10 yıl geçti.

Yaşanılan facia karşısında hepimizin yüreği yandı ama biliyorsunuz insanımızın hafızası çok zayıf, hemen unutuveriyor yaşanılanları. Madencilerin ailelerinin, sevdiklerinin acısı hep taze. Yine her zamanki gibi ateş düştüğü yeri yakıyor.

Hafızamız çok zayıf olduğu için, ben o dönemde yaşanılanları sizlere biraz hatırlatmak istiyorum.

Yaşanan maden faciası, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük maden faciası olarak kayıtlara geçti. Facia tam vardiya değişiminde meydana geldi. Madende çıkan yangın nedeniyle 787 işçi patlama sırasında yer altında kaldı. O acı haber hepimizin yüreğini kavururken, binlerce madenci yakınının zamanla yarışı başladı. Madenciler eşti, oğuldu, kardeşti… Yakınları sevdiklerinden haber almak için günlerce beklediler. Zaman akmaya devam ettikçe acı tablo büyüdü.

**

Maden önünde bekleyiş devam ediyordu… Anne-baba, eş, kardeş ve dostun endişesi giderek büyüdü. Madencilerin yakınları bilgi almak istedi, sorumluların hesap vermesini istedi, gözyaşları sel olup akarken yurdun dört bir yanında eylemler düzenlendi, açıklamalar yapıldı.

Faciadan bir iki gün sonra her yere bir fotoğraf karesi düştü. Takım elbiseli genç bir adam, eylem yapan bir madem emekçisini herkesin gözü önünde tekmeliyordu. Bu kare, hiçbir zaman hafızalarımızdan silinmedi… Attığı o tekme tüm madencilere atıldı. Bir de olayın hemen ardından tekme attığı bacağından rapor aldığı ortaya çıktı.

Bölgeyi ziyarete gelen ve dönemin başbakanı olan Erdoğan, yaptığı açıklamalarda yaşananlar için “Fıtrat” dedi. Erdoğan’ın fıtrat çıkışı tartışmalara neden oldu.

**

Kurtarma çalışmaları sırasında hepimizin yüreğini burkan görüntüler vardı. Sağ kurtulan bir işçinin sözleri tüm Türkiye’yi hüzne boğdu. Kurtarılan işçi, görevlilere “Çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin” diye sordu. “Hayır çıkarmayın, bir şey olmaz” cevabı üzerine sedyeye uzandı. İnsanın boğazını düğüm düğüm eden sözler. Kirli olan senin çizmelerin değil ki, para için, rant için, her şeyin daha fazlasını istediği için sizi ölüme gönderenlerin vicdanı kirli.

Yas ilan edildi… Hayatını kaybedenlerin sayısının 301 olduğu açıklandı. Facianın ardından davalar açıldı, yıllardır sürüyor. Gerçek sorumlular bugün ellerini kollarını sallayarak gezebiliyor, cezalarını çekmediler.

Evet, balık hafızalı bir ülkeyiz. Her facianın ardından ölenleri “şehitlik” makamında kutsayıp, geride kalanların yaşayacağı acıyı unutan başka bir coğrafya var mıdır bilmiyorum ama ölümün bu denli “övgü” olduğu çok az yer vardır herhalde.

**

Soma’nın gözyaşlarının 10. yılı. İnsanları acılarıyla, acının yarattığı cehennemle baş başa bıraktık. Ve bizler, unutup hesap sormadığımız için bu acılar yeniden yaşanacak, yaşanıyor da… 2024’te Ermenek’te 18 maden işçisi, 2016’da Şirvan’da 16 maden işçisi, 2022’de Amasra’da 42 maden işçisi ve bu sene yaşadığımız İliç’te 9 maden işçisi hayatını kaybetti. Gördüğünüz gibi, aileler yok oldu, yürekler yandı. Ama biz, bir arpa boyu yol alamadık.

Eğer tüm sorumluluklar yerine getirilseydi, ölüme kader diyebilirdiniz. Ama sorumluluklarını yerine getiren yok. Bu yüzden bu işin fıtratında var diyemezsiniz! Bunun adı ihmaldir, cinayettir, insanları bile bile ölüme göndermektir.

Her 13 Mayıs’ta acılar hatırlanıyor, anma programları düzenleniyor, hep bir ağızdan yaşanan acılar dile getiriliyor. Sonraki günlerde herkes hayatına kaldığı yerden devam ediyor, hesap veren yok. Belki sorumlular cezalarını çekse, insanlarımızın bir nebze de olsa içi soğurdu.

**

Soma’daki yaralar hala sarılmış değil. Ailelerin acısı ilk günkü gibi taze. Bu acılardan sonra ders çıkarılması lazım artık. İş güvenliği standartlarının yükseltilmesi, denetimlerin sıklaştırılması ve işçi haklarının korunması… Alacağınız her tedbir yaşanma ihtimali olan acı olayları engelleyebilir. Ancak bunun için gerçek faillerin, sorumluların hesap vermesi, yargılanması gerekirken aynı zamanda insan hayatının değerli olduğu bir anlayışın benimsenip uygulanması lazım.

Yazımın başında dediğim gibi ateş düştüğü yeri yakıyor. İhmaller yüzünden; evlat, eş, kardeş kaybediliyor. Bu yaşananlar adeta bir döngü gibi. Hep aynı ihmaller, aynı umursamazlık. Yürekler alev alıyor, insanlık kül oluyor. İhmalkarlıkla başlayan insanlık suçları devam ediyor. Faciaların gerçek sorumluları artık yaktıkları ateşte yanmalılar ki yurdumun güzel insanları gözyaşı dökmesin!