İnsan hayatı boyunca mutluluğun peşinden gitmeyi amaçlıyor. Hayatını anlamını kavramak için de en önemli faktörlerden biri anlam arayışı oluyor.

Mutluluk için maddi değerlerin değil, manevi değerlerin yani anlamlı şeylerin peşinden koşan insanlar gerçek mutluluğu yakalıyor. İnsan hayatı boyunca karşısına çıkan engebelere rağmen “gerçek mutluluk” arayışından vazgeçmez.  Mutluluk; zeka, başarılı olmak ve iyi davranmak şeklinde faktörlerden oluşuyor. Ancak hayatın anlamına erişebilmek için sadece zeki veya başarılı olmaya gerek yok. Buna erişebilmek için “iyi bir insan” olmak da yetiyor bazen.

İyi bir insan olarak doğru bir hayat süren kimse, hayata daha anlamlı bakar. Zeka, başarılı olmak ve iyi davranmak. Bu faktörler içerisinde dengeyi kurabilen insan, kendi zihni içerisinde vicdani bir jüri yaratabilir. Yani bir birey kendini ne kadar nesnel ve dürüst bir şekilde yargılayıp değerlendirirse o kadar vicdanlı olur.  İç sesinde vicdanına yer verebiliyorsa da o kadar mutluluğu yakalamış olur.

Gerçek mutluluk kavramının ise çocukluktan itibaren doğru anlatılması gerekiyor.  Bunun içinde zeki veya başarılı olmak yetmiyor. Türkiye’de bu faktörlere göre çocuk büyütülüyor. Bunların yanına farklı şeyler de eklenmesi lazım. İyilik- kötülük, doğru-yanlış kavramlarını öğretmememiz lazım. Çocuğun, ‘Bu yaptığım doğru mu, yanlış mı?” diye kendini etik açısından sorgular olması lazım. Bu şekilde çocuk etik değerlerle düşünecek. Böyle yetiştirilen bir çocuk ruhen mutlu olur. Mutluluk peşinde değil, hayatı anlamlandırmanın peşinde koşan bir birey haline gelir.