Bu bir partizanlık meselesi değil.

Her şeyden önce insan olabilmek meselesi.

***

Her şey olabilirsiniz bu hayatta… Makamlar, mevkiler edinip mor binlikler biriktirebilirsiniz. Bilginiz, başarınız eller üzerinde taşınmanızı sağlayabilir. Gönüllerin kahramanı da olabilirsiniz, gönüllerde zoraki bir saygınlığa da erişebilirsiniz.  Yahut sıradan varlığınızla bugüne dek hiç fark edilmemiş, sosyal yaşam içinde zerre yer edinememiş de olabilirsiniz.

Hiç fark etmez! Ne olduğunuzun, kim olduğunuzun ne önemi var; insan kalamadıysanız.

Tıpkı Mevlana’nın "Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok; nice elbiseler gördüm, içinde insan yok" dediği gibi…

***

Mahcup olmayı bilen insanlar lazım bize…

Utanma duygusunu yitirmemiş, kalp kırmaktan korkan, “iyiki var” diye anılmanın dünyanın en güzel duygusu olduğunu bilen insanlar lazım.

Semra Kaplan Kıvırcık. AK Parti’nin Manisa Milletvekili, Manisa’nın tek kadın milletvekili… İnce, naif, kibar… Alışagelmiş üslup yoksunu, kaba, kavga dövüş meraklısı siyaset adamlarının tam tersi yaradılışta… Dünyayı güzelliğin kurtaracağına inananlardan belli ki.

Günden güne yayılan bir anlayış olan Manisa’da basın çalışanlarının ciddiye alınmama durumunu tek bir günde alaşağı eden kadın.

Bir sabah vakti kahvaltısında bir araya geldik Milletvekili Kaplan ile… Zaten daha davet üslubuyla tavladığı ben, sabah mahmurluğunda bir araya gelişimizle birlikte çoktan ele geçirmişti ruhumun insan kalan yanlarını.

Birkaç saatlik beraberlikte ne Manisa’ya yaptığı hizmetlere taktım kafayı ne de bundan sonra ne yapacağına.

Herkese ayrı ayrı gösterdiği saygısını, üslubundaki zarafetini izledim. Mahcup olmasını, utanmasını, hakkını korurken/savunurken takındığı yerli yerinde ifadeyi izledim.

A,B,C… Hangi siyasi partiye mensup olduğunun hiç önemi yok. Ama mensup olduğu partiyi bu bambaşka özellikleriyle yüceltecek bir isim.

Varsın köprüler, yollar, hastaneler, okullar yapıldığını başka siyasiler duyursun. O bize unuttuğumuz insanlığı hatırlatsın, yeter. Parasıyla geçilen yolların, doktoru olmayan hastanelerin insanlığa bir faydası yok zaten. O, bize, güzel bir yüreğe sahip olduğumuzda betonların arasından filizlenip çiçeklerin açabileceğini de göstersin, yeter.

Ve anladım ki insan olduğumuzu yeniden hatırlamak için; karşımızdaki insanın insanlığından utanmak gerekiyormuş… Yaşamak diye sunulan hayatın içinde nasıl çirkinleştiğimizi, nasıl da hoyratlaştığımızı fark etmek için sevgi dolu bir elin gönlümüze değmesi gerekiyormuş.

Zaten kadın dediğin dokunduğu yeri güzelleştiren değil mi? Etrafına da çeki düzen veren değil mi?

Bu hemfikir olduğumuz konuda pozitif ayrımcılık falan yapmıyorum ama eteğindeki çirkinliklerle dünyamızı kirletenlere karşı neden bu kadar sessiz ve savunmasızız, anlamıyorum.

Kibar olmanın, iyilik yapmanın, teşekkür etmenin, utanmayı bilmenin kıymetini ne zaman ve nerede kaybettik hatırlamıyorum ama dünyanın sonunun işte orada gelmeye başladığını iyi biliyorum.

İnsani duygulardan, insani erdemlerden bahsetmek kimileri için alay edilecek, kimileri için hesaba alınmayacak, kimilerinin ise hiç işine gelmediği bir özellik şu ahir zaman diliminde. Ama hala bu duygulara yüreğinin katılığı yumuşayacak bir avuç da olsa insan kalmıştır diye ummaktan başka çare yok!

Ve hayatın içinde nerede durduğumuz, kim olduğumuzu seçtiğimiz o benlik var ya; işte o herkesin kendi sınavı.

Başarı dileklerimle, saygılar sunarım.