Merhaba sevgili okuyucular… Yine yılın o dönemi geldi. Yeni yıla az bir süre kala milyonların gözü kulağı tek bir konuda: Asgari ücret

Bugün Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanıyor. Bu komisyon yapacağı toplantıların sonucunda sadece bir rakam belirlemiyor aslında… Ülkenin yaşam standardını, mutfağını, hayallerini ve hatta umutlarını şekillendiriyor.

Yaklaşık 8 milyon çalışan doğrudan, 16 milyonu aşkın ücretli ise dolaylı olarak bu masanın kararından etkilenecek.

Yani bu masada verilen her karar, ülkenin yarısından fazlasının sofrasına doğrudan dokunuyor.

**

Bu yıl masanın etrafında alışıldık bir tablo yok. İşçi tarafını temsil eden TÜRK-İŞ ile diğer konfederasyonlar, komisyon yapısının değişmesini talep ediyor. “5 işçi+ 5 işveren+ 5 hükümet” formülünü artık adil bulmuyorlar.

Bakanlığın sunduğu “5+5+1” teklifi ise henüz Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle resmileşmediği için karşılık bulmadı.

TÜRK-İŞ’in ‘Toplantıya katılmıyoruz’ açıklaması aslında masadaki en temel soruna parmak basıyor: Bu masa gerçekten işçiyi temsil ediyor mu?

Belki de sorulması gereken en kritik soru bu.

**

Komisyon 10 kişiyle toplanıp çoğunlukla karar alabiliyor. Oylar eşit çıkarsa da başkanın tarafı belirleyici oluyor. Yani işçinin masada olup olmaması, kararın şekillenmesinden çok daha az etkili hale geliyor.

Bu da yıllardır tartışılan ‘temsilde adalet’ sorununu daha da görünür kılıyor.

Ülkenin ekonomik tablosu da masadaki gerilimi artırıyor. Yüzde 20, 25, 30 ve 35’lik zam senaryoları konuşuluyor.

Fakat bu artışların hiçbiri, çalışanların yıl boyunca karşı karşıya kaldığı hayat pahalılığını tam anlamıyla telafi etmiyor.

Bugünün net 22 bin 104 liralık asgari ücreti; İstanbul, Ankara, İzmir, Manisa gibi büyük şehirlerde kirayı bile zor karşılıyor.

Yani rakamlardan bağımsız konuşmak gerekirse, toplumsal beklentinin çok daha yüksek olduğu açık.

**

Asgari ücret teknik olarak ‘en az ücret’ demek. Ama bugün Türkiye’de milyonlarca kişinin ‘en az’ olan bu ücretle ‘en çok’ çabayı göstererek ayakta kalmaya çalıştığını biliyoruz.

Ne yazık ki ülkemizin insanının gelecekle ilgili ne bir beklentisi ne bir umudu var. Artık hepimiz günü kurtarmaya çalışan bir avuç insanız.

Üzücü biliyorum ama gerçekler acıtır…

**

Komisyon yarın ilk toplantısını yapacak. Ki ilk toplantıda da bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum. Aralık ayının son haftasına kadar bu toplantıları takip edip ‘Asgari ücret ne kadar olacak?’ sorusu kafaları kurcalayacak.

O masada sadece rakamlar değil; ev kirası, çocuk bezi fiyatları, doğal gaz-elektrik-su faturaları, pazardaki meyve-sebze fiyatları, borçlar ve hayal kırıklıkları var.

2026’da geçerli olacak asgari ücret ne olursa olsun, herkesin derdi şu olmalı: Bu ülkede çalışan bir insan, emeğinin karşılığını alıp ‘insanca’ yaşayabiliyor mu?

Umarım yapılacak toplantıda masadan çıkan karar, kağıt üzerindeki matematiğe değil; hayatın gerçeklerine daha çok yaklaşır!