Bırakın milyonlarca insanın inanmasını, sadece tek bir insanın inandığı dine bile insanlığın zararına görüşler içermiyorsa saygısızlık yapmak, hakaret etmek insanlık suçudur.

Aşırı sağcı politikacı Rasmus Paludan, geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde ‘Kur’an-ı Kerim’ yakarak oldukça provokatif bir eylemde bulundu.

Bu tip eylemler hem hedef alınan kesimi hem de hedef alan kesimi birleştirir, birlikte hareket etmeye iter.

İslamiyet’in çoğunlukta olduğu ülkelerden art arda tepkiler geldi. Eylemin doğrudan hedef aldığı ülke elbette Türkiye’ydi.

Avrupa’nın islamofobisi yanda dursun Türkiye’nin bu konuda nasıl bir pozisyon alacağı, soğukkanlı bir şekilde İsveç yönetiminin aldığı kararlara karşı net bir tavır koyması gerekiyordu.

Türkiye, Müslüman bir ülke değildir. Türkiye, Müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülkedir. Bundan yola çıkarak alınacak bir tavır tüm dünyaya örnek olabilirdi.

Tabi biz duygusal milletiz. Hassas konularda çok ateşli davranıyoruz. Bu da fırsatını arayanlara kapı aralıyor.

Bu olayın ve Türkiye’nin tepkisinin ardından Hollanda'da aşırı sağcı Batı'nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar (PEGIDA) hareketi lideri Edwin Wagensveld, Lahey kentinde tek başına yaptığı eylemde Kur'an-ı Kerim yırttı.

Kapıyı açık bulunca girmeden durmuyorlar.

Hollanda, İsveç...

Bu işin çok gelişmişlik ile alakası yok.

Tüm Avrupa’yı zan altında bırakmadan doğrudan çıkar peşinde koşan birtakım insanların eylemlerini hedefe koyarak onların tuzağına düşmeden yol almamız gerekiyor.

Devlet refleksi kullanmak için çok küçük bir mevzu bu aslında. Bu ve benzerlerine fırsat vermemek... Eşit olarak almamak...

İsveç’in Türkiye’deki büyükelçiliğinde protesto için toplanan vatandaşı gören konsolosluk çalışanlarının kapıya bıraktığı not bunu gösteriyor.

“Kitap yakan aptalın görüşlerini paylaşmıyoruz.”