Seçimlerin üzerinden tamı tamına bir ay geçti. Hükümet kuruldu, yeni sisteme uygun yapılanma süreci başladı, öyle veya böyle Türkiye yoluna devam ediyor. Elbette seçim sonuçlarından çıkarılacak dersler de var. Bundan sonraki süreçte Türkiye’yi yeni bir krize sokmadan düze çıkarmak için iktidarın da, muhalefetin de, meclisin de üzerlerine düşen sorumlulukları almalarını bekliyoruz.

            İYİ Parti dersine Afyon Sandıklı’da yaptığı çalıştayda çalıştı. CHP ise dersine çalışmak yerine eski kötü alışkanlıklarına dönmeyi tercih etti. Seçim yenilgisinin sebeplerini araştırmak şöyle dursun, kurultay çağrısıyla birbirlerine düştüler. İktidar kanadı ise belli ki söylemeseler bile bir takım dersler çıkarmış gibi gözüküyorlar. Parti ile hükümeti birbirinden dengeli bir biçimde ayırmış görünüyorlar. Özellikle ekonomi yönetimine yönelik bakanlıklar, eğitim, sağlık, turizm gibi temel politikalarının önem taşıdığı bakanlıklar nispeten tarafsız sayılabilecek şekilde doldurulmuş. Umarım bu sadece görüntüde değildir, gerçekten halkın, piyasaların, sektörlerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekildedir. Bunu zaman içerisinde göreceğiz, olumlu bulduklarımızı gönül rahatlığıyla söyleyerek, olumsuzlukları da eleştirmeye devam edeceğiz.

            İktidarın ders çıkarıp çıkarmadığını zaman içinde göreceğiz. O yüzden bunları konuşmak için henüz çok erken. Asıl konumuz muhalefetin dersler çıkarıp çıkarmadığıdır. CHP’nin ders çıkarmaya niyeti olmadığını söyledim, kurultay için yeterli imza toplanırsa CHP’yi o zaman yazacağım. HDP, AKP ve MHP sayesinde Meclis Başkanvekilliğini kaptı. Zaten bir kısım CHP seçmeni ve dönme liberallerin avansıyla da barajı aşabilmişlerdi. Umarım geçen dönemki hatalara düşmezler ve onlar da ders çıkararak verilen avansa layık olmaya çalışırlar.

            Bugün asıl değerlendireceğim konu, İYİ Parti Afyon çalıştayı ve Genel Başkan Akşener’in ani kurultay çıkışı. Başlıkta da değindiğim gibi denizler dalgalanmadan durulmaz. Doğrusu İYİ Partinin böyle bir dalgalanmaya ihtiyacı vardı. İyi de oldu.

            Ben uyarmıştım demek benim tarzım değildir ama parti kurulduğu günden beri sürekli olarak endişelerimi dile getirdim. Hem köşemde yazdım hem de parti yönetiminde ve kurucular arasındaki dostlarıma söyledim. Türkiye’nin ihtiyacı merkez sağdaki boşluğu doldurmaktır dedim. MHP taklidi bir partinin AKP’den oy koparması ve ipi göğüslemesi mümkün değildir dedim. Ne kurucular kurulunda, ne GİK’de ne de aday listelerinde bu hususlar dikkate alınmadı. Kadim dostum Cevher Cevheri’nin istifası bile uyarmadı. Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi ama Sayın Akşener’in tabanda estirdiği rüzgar yetecek sandılar. İçlerindeki ülkücü kökenden gelen bazı değerli siyasetçileri tenzih ederim ama seçmenin adını bile duymadığı MHP’den kovulan çoğu çapsızı aday listelerine koydular. Genel Başkanını terörist ilan edenlerin elini öpenleri bile milletvekili seçtirdiler. Elbette bütün bu hataların masaya yatırılıp irdelenmesi gerekiyordu ve bu açıdan da çalıştay önemli bir fırsat oldu.

            Katılan dostlarımdan aldığım bilgilere göre benim de sık sık dile getirdiğim konular altı çizilerek anlatılmış. Özellikle ikinci sıraya konulmuş olmasına rağmen Antalya’dan üç milletvekilliğini getiren Hasan Subaşı’nın konuşması ayakta alkışlanmış. Sayın Subaşı diyor ki; “İYİ Partinin yeri merkez sağdır, Menderes, Demirel ve Özal çizgisidir. Buna bir de merhum Türkeş’in devlet adamlığı ve merkez sağ ile uyumu eklendi mi taşlar yerine oturur. Yoksa salt milliyetçilikle bir yere varılamaz.” Bu cümlenin altına ben de imzamı atarım.

            Ne gariptir ki; çalıştayın son günü Sayın Akşener’e yöneltilen eleştiriler, yavuz hırsız misali, tam da yukarıda saydığım hataları yaptıranlardan gelmiş. Sigortaları atan Sayın Akşener de kürsüye çıkarak bir, bir hadlerini bildirmiş, ne haliniz varsa görün diyerek kürsüden inmiş. Sonra da arabasına atlayarak oteli terk etmeye kalkışmış. Ancak salonda bulunanların çoğunluğunun desteğini alan Akşener’in aracının önü kesilerek zor da olsa ikna edilmiş. Odasına çıkıp ikindi namazını kılan Akşener ferahlayıp sakinleşmesini müteakip salona geri dönmüş ve çalıştayın kapanışını bizzat yapmış.

            Burada Koray Aydın’a ayrı bir parantez açmak istiyorum. Sayın Aydın’ı İYİ Partinin MHP ağırlıklı bir yapıya dönüşmesinden dolayı çok eleştirdim. Alınan neticenin baş sorumlularından olduğunu düşündüğümü de söyledim. Ancak aldığım bilgilere göre Sayın Aydın bu hatalarının farkında olmalı ki, cansiperane kendini Akşener’in aracının önüne atanların başında geliyormuş. Hatayı kabul etmek erdemliliktir diyerek parantezi kapıyorum. İkna konusunda eski DYP’li bakan, Diyarbakır adayı Salim Ensarioğlu’nun katkılarını da unutmayalım.

            Şimdi ne olacak?

Sayın Akşener tüzüğün kendisine tanıdığı yetkiyle seçimli kongre kararı aldı. Toplantıya katılan il başkanlarının tümüne yakını Sayın Akşener’i tekrar aday göstermek için imza verdiler. Genel Sekreter ve parti sözcüsü Sayın Aytun Çiray da parti yönetiminin ve meclis gurubunun da ayni kararı aldıklarını duyurdu. Kongre yapılacak, Meral hanım kendi istemese de tek aday olarak gösterilecek, daha güçlü bir şekilde gelecek, GİK listesini de merkez sağ çizgiye hitap edecek biçimde yeniden tanzim edecek. En azından bizim beklentimiz budur. Burada Meclis Gurup Başkanı Ahat Andican, Genel Sekreter Aytun Çıray ve Hasan Subaşı gibi merkez sağdan gelen deneyimli siyasetçilere de çok iş düşüyor. Eğer CHP kurultay kararı alır ve Kılıçdaroğlu giderse CHP içindeki merkez sağ unsurlar da tasfiye sürecine girer. Bu, daha geniş yelpazede güçlü bir merkez sağ ve yapıcı muhalefetin oluşmasının da önünü de açar. Bekleyelim görelim…

            Kalın sağlıcakla…