"Nereden nereye geldik?" demeyeceğiz. Ortadoğu ülkesi olduğumuzu kabul edeceğiz. Buna göre Devlet yönetimine ayar vereceğiz. 3 bin yıldır savaşın sürdüğü bu coğrafyada emperyalist güçlerin çıkarları için oynadıkları oyunları takip edeceğiz. Terör bugün yalnız ülkemizin sorunu değil. Irak ve Suriye'nin hali ortada, Afganistan, Yemen, Ukrayna ortada.
Türkiye Cumhuriyeti'ni Ulu Önder Atatürk kurduğundan beri, birlik ve beraberliğimize dinamit koyarak ülkemizi parçalama faaliyetleri hep olmuştur. 1950 yılına kadar ‘Devlet Politikası' yönetim sistemimizle bunların üstesinden gelinmiş. Demokrasiye geçince 10 yıllık Demokrat Parti yönetiminde rahmetli Celal Bayar ve Adnan Menderes'in başına gelenleri unutmayalım! 1960 ihtilali ne için oldu sanıyorsunuz? Ülke içinde gençler ayaklandırıldı. O günün şartlarında gençler öldürülüp kıyma makinalarında yok edildi. O günlerde Akis Dergisi tarafından yazıldı, çizildi. Menderes son Amerika seyahatinde hayal kırıklığı yaşayıp Rusya ile dirsek temasına geçince, 27 Mayıs ihtilali ile halkın oylarını alarak iktidar olan Demokrat Parti'nin yaşamına son verildi. O günleri 11 yaşında olmama rağmen, hatırlıyorum.
DIŞ GÜÇLER HER DÖNEMDE KARŞIMIZDA!
Askeri vesayet altında kurulan partilerle demokrasiye geçildi. Adalet Partisi 1965-1969 yıllarında tek başına Süleyman Demirel'le gelince ülkede ekonomi hamleleri başladı. Türkiye büyüme trendine geçti. Sonra yine dış güçler devreye girerek Türkiye'nin önünü kesme planlarını devreye geçirdiler ve ülke gençliğini ‘Sağ-Sol' diye bölmeyi başardılar. 1971 muhtırası ile ülkedeki siyasi istikrarı da yok ederek, karanlık güçlere alet olanların yaratmak istediği iç savaşın ortasında bulduk kendimizi.
O günleri yaşamış biriyim. Manisa'da mahalle ve caddeler sağ ve sol görüşlü gençler tarafından paylaşıldı. Her gün suçsuz yere iki görüşten de fidan gibi gençlerimizi kaybettik. Mezhep kavgası çıkarttılar. Kahramanmaraş, Çorum, Sivas katliamları ile karşılaştık. Ne sıkıyönetim, ne alınan tedbirler fayda etmedi. 12 Eylül ihtilali ile karşılaştık. Bir gün önce kan gölüne dönen ülkede birden her şey durdu. Dış güçler hedefine ulaşmıştı.
TÜRKİYE'NİN BÜYÜMESİ HOŞLARINA GİTMİYOR
Sonra rahmetli Turgut Özal devrinde de her dalda sosyo-ekonomik hamleler yapıldı. Bunlar hep tek başına iktidarlar döneminde oldu. Demirel'in olduğu gibi Özal'ın döneminde de ülkeye hizmet edenlere çeşitli hayali iftiralar atıldı. Ailelerine söylenmedik laflar bırakılmadı. Koalisyon dönemleri ile 2002 yılına geldik. Merkez sağın paramparça olduğu dönemde AK Parti kuruldu ve bugünlere tek başına AK Parti iktidarıyla geldik. İyi işler oldu, kötü işler oldu, ama ekonomi rayında gitti. Ülkenin kalkınması, büyümesi dış güçlerin, Dünya'yı yöneten devletlerin hoşuna gitmedi. 7 Haziran seçimlerinde AK Parti tek başına iktidar olacak Milletvekili sayısına ulaşamadı. Koalisyon Hükümeti kurma çalışmaları sonuç vermedi. 1 Kasım'da tekrar seçimle karşı karşıya kaldık. Bu süreç içinde Suriye meselesi ortaya çıktı. Güneydoğu'da huzur bozuldu. Siyasi ayrışmaların doruğa tırmandığı bugünlerde Başkent Ankara kana bulandı. 100'e yakın vatandaşımızı kaybettik. Acımız büyük. Terör belası ülkemizi, halkımızı bölmek için düğmeye bastı. Zor günlerden geçiyoruz. İçte ve dışta çeşitli oyunların oynandığı bir dönem yaşıyoruz. Bugün Amerika, İsrail, Rusya ve Batı Ülkeleri, Türkiye'nin önünü kesip dış dünya ve Ortadoğu'daki gücünü zayıflatmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Amaç, bugünkü iktidar değil, Türkiye'yi bölüp, parçalamak, terörle uğraşır hale getirip, Suriye'yi Irak'ta olduğu gibi paylaşmak istiyorlar.
VATANIMIZA SAHİP ÇIKALIM
1 Kasım seçimleri çok önemli hale geldi. Geçmişte yaşadıklarımızı unutmayalım, oyuna gelmeyelim, birlik ve beraberliğimizi bozmayalım. Ortadoğu'da demokrasi ile yönetilen tek ülke olan vatanımıza sahip çıkalım.