Mülteci sorunu yine son günlerin en önemli konu başlıklarından biri olmaya devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde siyasilerden peş peşe açıklamalar gelmiş, Suriyeli mülteciler üzerinden bir takım siyasal polemik gündeme oturmuş, Ramazan Bayramı’nda memleketlerine ‘ziyarete’ gidecek mültecilerin konumu toplum nezdinde de masaya yatırılmıştı.

Önceki tecrübelerden yola çıkarak bayram zamanı Suriye sınırında bir bayram açmazı yaşanması hem iktidar hem muhalefet hem de genel olarak toplum tarafından sorunlu olarak görülmeye başlandı.

Savaştan kaçmış, zorluklarla mücadele etmiş, belki yurtlarından kovulmuş, savunmasız(!) bir kitlenin bayramda kaçtıkları, terk ettikleri bölgeye ziyarete gitmeleri doğal olarak akla ve mantığa aykırı olduğu için iktidar kanadından bir hamle geldi.

Bu hamlenin altında yatan nedenlerden biri de mülteci probleminin son zamanlarda en büyük sorunlar arasında yer alması oldu.

İçişleri Bakanlığı’nın kararı ile Suriyeli sığınmacıların bayram izinleri kısıtlandı. Sınır kapılarından sadece cenaze mazereti bildirenler ile kesin dönüş yapmak isteyenlerin geçişine izin veriliyor.

Alınan karar ile birlikte giden Suriyelilerin Türkiye’ye geri dönemeyeceği belli olunca elbette birçok mülteci hatta neredeyse hepsi gitmekten vazgeçti.

Kararın ardından konuşan bir Suriyeli şu cümleleri kuruyor: “Şu anda Türkiye’de herkes bize bayramda ülkenize gideceksiniz ama geri gelmeyeceksiniz diyor. Biz Suriye’ye gidersek orada ne yapacağız, iş yok, ev yok, para yok. Burası daha rahat, iş var ekmek var.”

Dolayısıyla 3 aşağı 5 yukarı birçok Suriyeli’nin kafasında da bu tarz bir yaklaşım oluşunca alınan karara bir daha bakma gereği duydum.

Alt metinde şu sesler kulağıma çalındı.

Gidebilirsiniz ama geri dönemezsiniz.

Gidip gitmemek... Her şey kendi isteğinize bağlı.

Burada bir hayat kurmuşsanız bozup gitmezsiniz herhalde.

Nasıl olsa yıllardır buradasınız.

Hem kim işini, evini, hayatını bırakıp bir anda vazgeçer ki?

Düşünsene şimdi gideceksin iş yok, ev yok.

Zaten savaş devam etmiyor mu?

Gidip ne yapacaksın?