Yaşadığımız günler birbirini kovalarken bazen durup ne yapıyorum ben dediğim oluyor. Hayat  çok fazla otomatik oldu. Bazen kendimi kahve makinası gibi hissediyorum. Kahveyi yerleştir, suyu koy, düğmeye bas bardağa boşalıyor. Yataktan kalk,belirli bir sıra ile rutinini yap, aksam yat, al sana hazır kahve tadında hazır bir gün.

Pandemi ile eve kapandık. Sonra orman yangınları, ekonomik kriz ve savaş haberleri başladı. Sanki yapabileceğimiz bir çok şey git gide kısıtlandı. Çocuklar için gelecek kaygısı ortaokul düzeyine indi. Hayat tam bir mücadeleye dönüştü. İyi şeyler artık çok az yaşanıyor gibi bir imaj çiziliyor. Bu süreç bir çok insanı depresyon ya da farklı rahatsızlıklara sürüklemek için harika bir senaryo gibi. İnsanların mutsuzluğundan kim ya da kimler nasıl yararlanıyor bilmiyorum ama silkelenmemizin zamanı çoktan geldi.

Gün içerisinde otomatik davranışlarımızı fark edip ne yapıyorum ben dediğimiz anlar çok kıymetli. Çünkü bizi kendimize getirecek, sarsacak anlar tam da o anlar. Yapmak zorunda olduklarımız elbette var. Belki de hoşlanmadığımız için savunma olarak beynimiz otomatiğe bağlıyor süreci. Ne olursa olsun hayatın sadece bir yönü olduğunu sanmayı bırakıp hoşlandıklarımıza da odaklanmalıyız.Sıkıldığımız zamanlar var, sıkılmadığımız zamanlar da var. Sevindiğimiz, mutlu olduğumuz, güldüğümüz, umutlandığımız, çözüm ürettiğimiz zamanlar da var, üzüldüğümüz ,mutsuz hissettiğimiz, ağladığımız, kaygılandığımız anlar da.  Hepsi altın bir madalyonun iki yüzü.

"Dur bir dakika çık rutinden farklı bir şey yap" dediğimiz anlar arttıkça beynimiz de bir süre sonra buna alışmaya başlayacak. Yaptığınız işi değişik bir şekilde yapmaktan tutun bir anda dans etmeye ,şarkı söyleye başlamak, karşınızdaki insanın mimiklerini fark etmek , bulunduğunuz yerin ayrıntılarını bir çocuk merakı ile incelemek gibi hayal gücünüzün izin verdiği ölçüde araştırmacı olarak rutinden çıkmaya başlayabilirsiniz. Ama hala direnen beyinler elbette olacak. Gün içerisinde kendinizi kaybedip hala otomatik  yaşamaya devam ediyorsanız beraber bir teknik inceleyelim. Bir an durup kendi bedeninizden çıktığınızı ve karşıdan kendinizi ve bulunduğunuz ortamı incelediğinizi düşünün. O an nasıl duruyorsunuz, beden diliniz nasıl, karşınızda ki insan ya da insanlara bakın onlar o açıdan nasıl gözüküyor, ortamda neler var. Sonrasında tekrar bedeninize dönün . İster beden duruşunuzu değiştirin ,isterseniz olduğunuz gibi kalın ama hiç bir şekilde kendinizi yargılamayın. Bu çalışmayı yanlızken biraz daha açabilirsiniz. Yalnızken odanın tepesinden kendinizi inceleyin. Saçınız, dururşunuz,  nefesiniz nasıl gözüküyor izleyin. Odada ki ayrıntılara bakin. Sonra binanın çatısında olduğunuzu hayal edin ve oradan kendinize , odanıza  bakın. Bira daha yükselin , mahallemizin tepesinden bedeninizin olduğu yere bakın . Kendimizi, odanızı inceleyin. Biraz daha yükselerek şehrin tepesinden bakın kendinize. Yükselin ve bulunduğunuz bölgenin tepesinden bakın kendinize, yükselmeye devam edin ve bulunduğunuz ülkenin tepesinden bakın tekrar kendinize. Biraz daha yükselin atmosferden çıkıp dünyanın dışından bakın kendinize, hatta biraz daha yükselin bizim güneş sistemimizden çıkıp bir çok güneş sisteminin içinden görebiliyorsanız bakın kendinize. Sonra teker teker nasıl yükseldiyseniz alçalin ters yolu izleyerek. İnerken evrendeki çeşitliliği görün, hissedin kimbilir aklımızın almadığı bilmediğimiz neler oluyor her an. En son gelin odanızın tepesine kendinize yaklaşıp içine girin.

Bu çalışma ile içinde kaybolduğumuzu sandığımız hayatımız daha anlamlı hale gelecek.Çünkü farklı açılardan bakabilmeyi, yalnız olmadığımızı, her an her yerde bir çok şey olurken hayat nasıl devam ediyor görüp, muhteşem bir sistemin parçası olduğunuzu hissedeceksiniz.  Biz yokken de hayat devam edecek. Ama biz varken farkında olarak yaşadığımız anlar üretirsek, enerjimizi yükseltirsek  yaşadıklarımızı anlayıp aldığımız derslerle yola devam edebiliriz.Deneyimlerimizi bir çok insanla paylaşıp dönüşüme katkıda bulunabiliriz. Hepimiz birer ışığız.