Aylar yıllar çabuk geçiyor. Daha dün yılbaşından bahsederken şimdi şubat ayı içindeyiz. Bu Covid-19 belası peşimizi bırakacağa benzemiyor. Aşı bulundu bulunmasına ama mutasyona uğrayan virüs haberlerini okuyunca biz daha çok evde tıkılıp kalırız diyorum içimden. Geçen hafta içi yoğun bir gündemi geride bıraktım. Cuma günü dostum Fikret Taşçı geldi. Beni evden aldı. Ufak bir tur attık. Deniz havası aldık. Konuştuk, dertleştik. Manisa FK’nın şampiyonluğa doğru emin adımlarla yürümesinden dolayı ikimizde keyifliydik. Akşamüstüne doğru oğlum Gökhan aradı. ‘Akşam Galatasaray maçını izleyelim mi?’ dedi. Gökhan mesajı vermişti bende gerekli alıverişleri yapıp akşamüstü evin yolunu tuttum.

GALATASARAY KENDİNE GELDİ

Oğlum Gökhan ile birlikte televizyon karşısına geçtik. Birlikte maçı izledik. Galatasaray’ı ilk yarı oyunda tutan Muslera oldu. İkinci yarı Onyekuru oyuna girmişti. Galatasaray’ın kurtarıcı transferi Onyekuru bu sezonda formayı kapar kapmaz farkını ortaya koydu. Galatasaray Gaziantep FK gibi zorlu bir deplasmandan 3 puan ile ayrıldı. Goller Onyekuru’dan gelmişti. Futbolda altın kuraldır. Atanla tutanın iyi olacak. Muslera ilk yarı takımını ayakta tuttu. İkinci yarı ise Onyekuru maçın fişini çeken isim oldu. Galatasaray galibiyeti ile ikimizde keyiflenmiştik. Maç sonrası dostlarımızla telefonla konuştuk. Akhisar’daki dostlarım Haldun Akyüz ve Kenan Molla ile konuştum. Daha sonra oğlum Gökhan, Türk hakemliğinin marka ismi, Manisa’nın gururu Necmi Temizel’i aradı. Türk hakemliği ile ilgili sohbet ettiler. Ben de Necmi abimin sesini duymuş oldum. Dostlarla sohbet iyi gelmişti Galatasaray’ın kazandığı akşam keyifli bir gece geçirdik. Dostluklar kolay kazanılmıyor. Hele ki günümüzde eski dostlukların ne samimiyeti var ne de sıcaklığı. Dünya menfaat dünyası. Bazen yanlış mı yaptık doğru mu yaptık diye kendimce düşünüyorum. Ama yalan dünya sağlıktan başkasının da yalan olduğu gördük. Neyse ki hayatta dost biriktirmeyi başardım. Cuma akşamı dostlarımla konuşmak keyiflendirdi beni doğrusu.

FENERBAHÇE ZİRVEYE OTURDU

Cuma gecesi yukarıda bahsettiğim gibi böylesine keyifli geçmişti. Cumartesi günü yasaklar nedeniyle Süper Lig maçlarını izleyerek vakit geçirdim. Günün maçı kuşkusuz ki Fenerbahçe- Çaykur Rizsespor maçıydı. Muhteşem Fenerbahçe kadrosundan sahada eser yoktu. İlk yarının sonlarında futbol şansının yanında olduğu bir gol buldu sarı-lacivertliler. İkinci yarı Çaykur Rizespor’un baskılı oyununa sahne oldu. Rizespor golü bulmaya çok yakındı. Ama girdiği fırsatları değerlendiremedi. Şumudica Çaykur Rizespor takımı toparlamış. Ben Rizespor’un önümüzdeki günlerde çok can yakacağını düşünüyorum. Maçın geneli tatsız tuzsuz geçti. Zemin kötüydü. Maç zeminden de kötüydü. Maçın hakemi hepsinden de kötütdü. Açıkçası Fenerbahçe kadrosu Türkiye’nin açık ara en iyi kadrosu. Bu takımın daha baskılı ve oyuna hakim bir futbol oynaması lazım. Saha içi sonuçları çok iyi Fenerbahçe’nin ama oyunu çok sıkıntılı bence. Kötü oynarken de kazanmak önemli ama çekirge sıçrama rekoru kırıyor. Dana ne kadar böyle gider onu göreceğiz. Geçtiğimiz haftalarda da bahsetmiştim, Fenerbahçe’ye Başakşehir maçı ile başlayan bir rüzgar takviyesi var. Takım durduğunda çalınan düdükler ile o rüzgar oluşuyor sahada. İnce ince yasemince misali ceza sahası dışında ince ince fauller çok kolay çalınıyor. Diğer takımlara kitabın ortasından çıkan kırmızı kartlar ne hikmetse Kadıköy’de sararıyor. Maçın geneli bakınca büyük bir hakem hatası olmuyor belki ama rakibi sindirici düdükler çalınıyor. Bu haftada maçın hakemi Abdülkadir Bitigen modaya uydu. Geleneği bozmadı. Fenerbahçe’yi üzmedi. Boynuz kulağı geçti. Ali Koç işin piri oldu. Aziz Yıldırım’ı geçti. Rıdvan Dilmen’i, Acun’u ve tüm kurmayları ile şampiyonluk yolunda her yol mubah diyor. İşin sonunu bende çok merak ediyorum.

ALİ KOÇ FARKINI KONUŞTURDU

Biraz önce bahsettiğim gibi boynuz kulağı geçti. Ali Koç bu işi Aziz Yıldırım’dan daha iyi yapmaya başladı. Öncelikle Fenerbahçe kamuoyunu istediği gibi yönlendiriyor. Bun da Koç ailesinin gücünü unutmamak lazım. Her konuda mağdur edebiyatı yapmayı çok iyi öğrendiler. Bu söyledikleri şarkıda tuttu. Bu oyunu iyi oynuyorlar. Son olarak da rakiplerini psikolojik olarak silindir gibi eziyorlar. Bunda paranın da büyük faktörü var. Fenerbahçe Mesut Özil transferi ile hem taraftarını ‘Mesut’ etti hem de dünya gündemine oturdu. Büyük transfer yaptılar.  Daha sonra Fatih Terim’in çok istediği İrfan Can Kahveci’yi şov yaparak rakiplerin elinden aldılar. Aynı Mert Hakan Yandaş ve Vedat Muriqi transferinde olduğu gibi. Ali Koç bu transferler ile rakiplerine mesaj verdi. Psikolojik olarak sindirmeye çalıştı. Bu konuda Ali Koç’u tebrik etmek lazım. Maliyet konusuna girmeyeceğim. Zenginin parası züğürttün dilini yorarmış. Galatasaray İrfan Can transferinde masadan yenik kalktı. İrfan Can Galatasaray’ın çok ihtiyacı olan bir oyuncuydu. Vermeyince mabut neylesin Mahmut misali paran kadar varsın bu savaşlarda. Ben geçtiğimiz hafta Fenerbahçe’nin bu transferi bitirebileceğini sizlerle paylaşmıştım. Parayı veren düdüğü çalar. Fenerbahçe hem rakibinin güçlenmesini engelledi hem de sansasyonel bir transfer yaptı. Pazar akşamı Fenerbahçeliler ağız tadı ile kahvelerini içtiler. Sade içinde vardır orta şekerli içende… İşin sonuna bakmak lazım… Şampiyonluk kahvesini kim içecek? Önemli olan o.

ABDULLAH AVCI TRABZON’U TOPARLADI

Pazar akşamı ise derbi heyecanı vardı. Beşiktaş Trabzonspor maçını izlerken yoruldum. Müthiş bir tempo ve muhteşem bir oyun vardı sahada. Adeta gözümüzün pası silindi. Beşiktaş öne geçtiği maçta Trabzonspor’a yenildi. Abdullah Avcı eski takımına büyük bir yara açtı. Trabzonspor’un kalecisi Uğurcan müthiş bir oyun sergiledi. Anthony Nwakaeme ise Beşiktaş defansını attığı çalımlar ile tek tek dizdi. Trabzonspor bu galibiyet ile zirve yarışına ortak oldu. Beşiktaş liderliği Fenerbahçe’ye kaptırdı. Ama bu sezon ligin boyu çok uzun. Bu köprünün altından daha çok sular akar. Şampiyonluk yarışı bu sene çetin geçecek. Her takım kadrosunu güçlendirdi. Bakalım bugün Süper Lig’de hafta içi mesaisi başlıyor. Alınacak sonuçlar ile zirve yeniden şekillenebilir.