Geçen yazımda belirttiğim gibi, ülke gündemi bir süredir seçimdi… Hafta sonunda sandığa gittik, tercihimizi yaptık ve bu yapılan tercihe göre cumhurbaşkanı belirlendi.

Türkiye’de seçmenin yüzde 52,18’inin, Manisa’da da yüzde 50,2’sinin tercihi Recep Tayyip Erdoğan oldu. Sandık sonuçlarına bakıldığında, seçmenin büyük oranda olmasa bile, seçimin kazanılması için yetecek kadar çoğunluğun, mevcut yönetimin devam etmesinden yana oy kullandığını söylemek mümkün.

Ancak burada hem kazanana hem de kaybedene bir ‘Mesaj’ olduğu kesin… Bu mesajın iyi okunması gerekiyor…

Kazanan, az bir farkla kazandı, kaybeden de az bir farkla kaybetti… Kazanan kesime, ‘bir şeyleri düzeltmen gerekiyor’ mesajı verilirken, kaybedene de ‘Seçmeni yeterince ikna etsen, bu seçimi alabilirdin, çalışmalarını buna göre yapman gerekiyor’ mesajı verildi.

Tabi ki bu benim kişisel görüşüm, katılırsınız katılmazsınız saygım sonsuz.

Geçen yazıma tekrar değinmek istiyorum; ülkede bir ekonomik sorun var, bunu görmek için çok uyanık olmaya, görmemek için de kör olmaya gerek yok. Bir mülteci sorunu ve bunun getirdiği sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve daha bir sürü sıkıntılar mevcut… Bu da ayan beyan ortada.

Burada seçimi kazanan tarafa düşen görevler var. Bu sorunların çözülmemesi durumunda sürecin devam etmeyeceği görüşü bende hakim. Evet, erken seçimden bahsediyorum… Olur mu? Olması mümkün.

Muhalefet tarafına bakacak olursak, sürecin en başından beri gerek sosyal medyada, gerekse TV programlarında büyük çoğunluk, seçimde aday olan Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanamayacağı yönündeydi.

Hatta masanın dağılmasının sebebi de buydu. Ancak bir şekilde aday olundu ve seçime girildi.

İşte burada da seçmenin tercihi ön plana çıktı… Mevcut iktidarın bazı politikalarının yanlış olduğu bilinmesine rağmen seçmen tercihini muhalefetin adayından yana kullanmadı… Kullanmadı ki kazanıp iktidarı alamadı.

Ayrıca her iki adayın da ikna edemediği bir kesim var ki; bu kesim bir partiye oy verse 40-50 vekille Meclis’te grup kuracak kadar oy alır. Bakın, 28 Mayıs’ta sandığa gitmeyen tam 10 milyon 173 bin 803 seçmen var.

Bu ne demek biliyor musunuz? Devasa bir rakam bu… Şu kadarı yeterli olur sanırım bu rakamın ne derece ciddi olduğuna örnek olarak; yarışı kazanan adayla kaybeden adayın arasında rakamı yuvarlayarak söylüyorum 25 milyon oy farkı var.

Yani sandığa gitmeyen seçmenin 4’te biri kadar…

Hem iktidar, hem muhalefet, seçmenin verdiği birçok mesajı iyi almalı ama asıl bu mesajı iyi almalı. Demek ki ne iktidar ne muhalefet bu seçmeni ikna edememiş kardeşim, evelemenin gevelemenin anlamı yok.