Bu enteresan başlığa gelmeden önce sergi binasından ve bölgesinden bahsetmek istiyorum. Madem ki evvvel zamandan bahsedeceğiz mekanının da evvel ki zamanlarından konu edelim.

1874, Galata ile Beyoğlu’nu bağlayan 3 yılda tamamlanmış ve dünyanın 2.metrosu yapılmış. (Sergi alanına giderken Dostum Okan Bal ile bu ulaşım aracını kullandık.) Bu yıllarda, Beyoğlu Caddesinde Tünel ile Taksim’i birleştiren atlı tramvaylar çalıştırılmış, sokaklar gazyağı lambaları ile aydınlatılmış. Daha çok yabancıların (levantenlerin) yaşadığı ev ve işyerlerinin olduğu Beyoğlu 1923 Lozan Antlaşmasıyla kapitülasyonların kaldırılmasıyla Pera bölgesinde bulunan yabancı kökenli yurttaşların bir kısmının ayrılmasına sebep olmuştur. 1942 yılında çıkarılan varlık vergisi kanunu ile azınlıkların, Beyoğlu’nu terkedişleri hız kazanmıştır. Boşaltılan binalar ve işyerleri ile sosyal yaşantı ve kültürel çevresi bakımından Beyoğlu, Beyoğlu olma özelliğinden dolayı değişime uğramış.

1950’lerde azınlıklardan boşalan yerleri Türk iş insanları, çağdaş semt olarak tanımlanmaya başlayan Beyoğlu’na Aydın Türkler yerleşmiş. Tanpınar Beş şehri’nde Beyoğlu’nun gece hayatını şu şekilde tanımlar.

“Geniş selâmlığında dostları, misafirleri, ziyaretçileri, dalkavukları, ricacıları arasında çubuk ve kahvelerini içerek, saz yaptırarak, şiirden, politikadan bahsederek yaşamaya alışmış İkinci Mahmud devrinden kalma ricalin yanıbaşında, iyi kötü tahsillerini Avrupa’ da yapmış veyahut oralarda memuriyet ve staj senelerinde alafrangaya alışmış nesiller yetiştikçe bu hayat benimsenir. Ve Beyoğlu, şehrin hayatına yapıcı ve yıkıcı çehreleriyle girer. Tiyatrosu ile birdenbire parlayan semt, Abdülaziz devrinde büyük otellerin, mağazaların, zenginler için kibar Avrupa terzilerinin, fakirler için hazır elbise mağazalarının ve her sınıf halk için Paris ve Avrupa ithalâtı bir yığın eğlencenin, alafranga konserlerin, şöhretsiz muganniye ve rakkaselerin göz alıcı köşesi olur. Yeni teşkil edilen Altıncı Daire-i Belediye, etrafında toplanan eğlence hayatının değişik hadiseleriyle gazete dedikodularının baş mevzuu olur.”

Sinema, pastane, lokanta, müzikhol, sanat galerileri, yazar çizer, sanatçılar ile, tiyatro oyunları, sergilerle İstanbul’un kalbinin attığı Beyoğlu, İstanbul’un sosyal hayatın neşvünema bulduğu en seçkin semtlerinden olmuştur.

Sosyal hayatını kaybetmeye yüz tuttuğu yıllarda birçok tarihi mekan değişime, yıkıma uğrayan binalar, mülkiyet sorunları ile kullanılamaz olmuş görkemli yapılar, mağazalar ile Beyoğlu bu özelliğini giderek kaybetmiştir.

Haliç’in temizlenmesi, birçok tarihi yapının restorasyonu ile müzeler, kongre merkezleri, sanat galeriyle tekrar eski yaşantısını arayan Beyoğlu eski hayatını bulabilir mi bilmem ama çaba gösterdiğini gözlemledim.

İşte bu çabalardan biri,  Çok dik bir yokuştan inilerek ulaşılan Tercüman Çıkmazı isimli sokağın sonunda ki ‘The Circle’ sergi mekanı. Tam olarak ‘Mimarlığın etki alanlarına odaklanan bir organizasyon platformu.’ Bu platform ve yapı birçok yerli ve yabancı kurumlar tarafından desteklenerek çeşitli sanatsal etkinlik ve sergilere tahsis edilmiş.

Mimar ve sanatçılardan geniş kalabalık bir grup ile sergide Manisa vardı. Mazbut, mahsun, mazlum Manisa, Beyoğlu’nda bir çıkmaz sokağın sonunda tarihi bir mekanda. Bu Manisa’yı buraya Mimar Ömer Selçuk Baz taşımış. Hakikaten taşımış; her bir odasının anlamı, tamamı tuğla yapılmış yapının maketleri, yapım tekniği, strüktürü, hikayesi, sekiz metre uzunluğunda uzunca bir masaya serip yatırmış. Meraklı bir çok insan gözleri masayı tararken masanın etrafında dönüyor. Kimi fotoğraf çekiyor, kimi sorular soruyor, birçoğu Selçuk anlatsa da merakımızı gidersek deyip konuşmayı takdimi bekliyordu. Bu kalabalık gruptan, Manisa’ya, Manisa Kurtuluş Müze İnşaatını görmeye gelen gelmişken Jeoparkı da merak edip birlikte gezdiğimiz tanıdıklarımla sohbet ederken Selçuk, merakla beklenen sunumunu yaptı. Manisa’nın Yangınını anlatırken müzenin küratörü Heval Zeliha Yüksel tarihin bu karanlık ve hüzünlü zamanlarından ve yaşanmışlıklardan bahsetti.

Serginin adı ‘Evvel Zaman Odaları.’ Müze planının her mahalli, odası 1919-1922 yılları arasında yaşanan işgal, korkunç zulüm ve üç yıl boyunca yaşanan eziyeti, hüznü anlatıyor.

2023 yılında, sürdürebilir proje kapsamında henüz proje aşamasındayken  Paris’e giden bu yapı: Konuşulmasını, hatırlanmasını, bilinmesini istediğimiz işgal yılları ve Erken Cumhuriyet Döneminde ki Manisa’nın hikayesinin unutulmaması, kent belleğinin taze kalması adına yapılmış bu tarihsel yapı, sanat ve kültürün hala sürdürüldüğü Beyoğlu’nda

‘The Circle’ da tekrar gündeme geldi. Bir ay boyunca sergilenecek olan ‘Manisa Kurtuluş Müzesi’ nin proje ve  inşaat safhaları gezilip görülebilir  incelenebilir.

Şundan adım gibi eminim. Bu mütevazi ve enteresan yapı, daha birçok yolculuk yaparak hem Manisa’nın hem de tarihinin bilinmesinde önemli bir misyonu yüklenmiş olacaktır.

Bunda Mimar Ömer Selçuk Baz’ın başarısı özverili çalışması yadsınamaz. Selçuk’a Şükranlarımı sunarım.