Biter elbet gün gelir biter. İşte o gün bugündür. Bitmesi için başlangıç bugündür.

Doğaya, tabiat dediğimiz zamanlar, henüz çevre kirliliğinin olmadığı adının dahi anılmadığı devenin tellal sineğin berberlik yaptığı yıllar. Ahmet Bedevi adında bir şahıs Manisa Belediyesi’nde çalışmaya başlar. Aldığı ücretin hakkını veren, yediği yemeği bulaşık yıkayarak ödeyen, düzgün dürüst bir adam. Park bahçe işlerinden sorumlu tutulur. Diktiği ağaçları kendi sular, budar. Her yaratılanı sever insanlarda da güzel kadınlara ektiği çiçekleri, takdim ederdi. O zamanlar çiçekler, yer evlerinde saksıda, hanımelleri basık alçak avlu duvarlarında, güller vita tenekelerindeydi.

Zamanla o da kendince bir tarz yarattı. Köse Halit’in Yazlık Zevk Sinemasında seyrettiği Tarzan filminden sonra şortla gezmeye başladı. Sakal bıraktı. Yanık tenine bir de siyah şort giyip idol oldu.

Tarzan lakabını kısa zamanda kazandı. Ağaçtan ağaca koşuyor, “ne zaman çarşıdaydı ne zaman topu patlattı az önce selamlaşmıştık” diyenler sayesinde efsane oluyordu. Dağcılığı seven Belediye Reisi Rahmetli Ertuğrul Dayıoğlu ile beraber birçok dağa tırmanmaya gitmişti. Zaten evi de Topkale’nin hemen yanındaydı. Kışın, “Yahu bu adam hiç üşümez mi? Diye soranlara, Dayıoğlu, ”O titremeyi biliyor” deyip takılırdı.

Hiç konuşmaz denecek kadar içine kapanık, yalnız yaşayacak kadar özgürlüğüne bağlı biriydi. Manisalılar arasında efsane olmuştu. Bu hali, kıyafeti, işi,Tarzan ismiyle.

Rahmetli olduğundan bu yana kıymeti her geçen gün daha da arttı. Çevrecilik icat edildiğinde o bu işin babasıydı atasıydı denildi. Çevre Bakanlığı her tarafı b.k götürdüğünde kuruldu. Yağmurlar sele dönüştüğünde Çevre ve İklim Bakanlığı, Kent Suçluları serbest bırakıldığında: Çevre, Şehircilik, İklim, Bakanlığı oluştu ve bu bakanlık çok önemli bir misyonu üstlendi. Misyon ile vizyon ikiz kardeş gibidir hep beraber gezerler. Misyon deyince vizyonun, vizyon deyince misyonun anılmaması literatürde eksiklik sayılır.

Ama kendi bilmese de, misyonu da vizyonu da üstlenen bizim Tarzanımızdı. Her yıl 31 Mayıs'ta mezarı başında anılır. Bir de onun adına Niobe Ağlayan Kaya’dan Çaybaşı boyunca çarşıda biten bir yürüyüş düzenlenir. Bi defasında ben de yürümüştüm. Her yıl bi şeyler ilave edilerek çeşitlendirilmeye çalışılır ama, Tarzanı Çevre Bakanı dahi tanımaz.

Oysa bunu bir güne değil bir aya yayalım.

İlkokullarda: Tarzan kahraman olmak kaydıyla, öykü yarışmaları ile şiir yarışmaları düzenleyelim. Bunların arasında ilk on çocuğu seçelim. Okullar arası yarışsınlar Manisa’da ilk 100 öğrenciyi seçelim. Bunlar gelecek seneye kadar çevre elçisi olsunlar.

Tarzan Parkında çocuk oyunlarından oluşan yarışmalar düzenleyelim. Çuval içinde yürüme, ip asılma gibi… Okullardan ilk beşe giren çocukları seçelim. Bunlar okullar arası yarışsınlar. birçok oyunların yanında çocuklara çöpü anlatalım. Çöp nedir çevremizi sokağımızı mahallemizi şehrimizi nasıl kirletir. Çevremiz pis olduğunda hastalıklardan bahsedelim. Toprak, su, hava kirliliğinin ne olduğunu anlatalım. Bir ay boyunca bu bilinci çocuklara işleyelim. Evde annenize babanıza kardeşinize çöpün zararlarını anlatın diyelim.

Bir aya sığacak etkinlik yapalım 31 Mayısta seçilen çocukların aileleriyle birlikte yürüyüş yapıp Niobe anfi tiyatroda ödüllerin takdim törenini yapalım.

Mesir gibi (!) ilk çevrecimiz Tarzanı da ülkemize tanıtalım, hatta yurt dışında adını duyuralım.

Sonuç: Çöp biter elbet, böylece birgün biter.