Dün, Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin yıl dönümüydü…

7.7 ve 7.6 şiddetindeki iki deprem, tam 11 ilimizi etkiledi…

Hele hele Hatay, Maraş, Adıyaman ve Malatya’yı yerle bir etti…

50 binden fazla insanımız yaşamını yitirdi… Hala kayıp olanlar var.

Şehirler aradan geçen 1 yıla rağmen hala hayalet şehir gibi… Evet devletimiz elinden geleni yapmaya çalışıyor… Binalar yapılıyor, destekler veriliyor, bir şekilde bölgede hayat normale döndürülmeye çalışılıyor.

Fakat konunun derinliklerine inince hikâyeler çok farklı. Psikolojik çöküntü, giden canların üzüntüsü, -mal canın yongasıdır derler- yıkılan evler, içerisinde kalan birikimler.  Durum çok zor orada o felaketi yaşayanlar için.

Yerinden yurdundan olanlar için de aynı şeyler geçerli.

Toplum olarak o dönemde büyük bir dayanışma örneği sergiledik, yaraları sarmak için seferber olduk… Bunlara eyvallah…

Ama bizim en başa gitmemiz lazım…

Yani önlemi en baştan almamız lazım…

Çok af edersiniz eşeği sağlam kazığa bağlamamız lazım…

Yani binalar yıkıldıktan, canlar kaybettikten sonra siz istediğiniz kadar yara sarın, o yaranın izi kalacak. Bunun kaçarı yok…

Bizim yara oluşmaması adına mücadele vermemiz lazım.

Bakın bas bas bağırıyor işin uzmanları, ‘Falan yer fay hattı, filan yerde deprem kaçınılmaz, fişmekan depremin öncesinde biz sizi uyardıydık’ diye.

Yani bilimsel bir olay sonuçta, zamanı net belli değil belki ama yeri belli bu deprem kuşaklarının…

Yapmayıverelim oraya bina, yaptırmayıverelim…

Al işte Manisa farklı mı? Şehir tamamıyla ovanın göbeğinde… Allah muhafaza sallasa yerle bir olacak kent.

Neyse, iş uzayacak, siz benim demek istediğimi anladınız…

Allah tekrarını yaşatmasın bu felaketlerin… Allah bunlara önlem alacak feraset versin ilgililerimize…