2 Ekim’de İstanbul Suudi Arabistan konsolosluğuna girdikten sonra kaybolan gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın burada öldürüldüğü ve cesedinin parçalandığı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından resmen açıklandı. Önceki gece Habertürk’te bu cinayet ile ilgili yapılan açık oturumu izledim. Planlı programlı bir cinayet senaryosunun Suudilerin istemediği bir sonla sonuçlandığı ortaya çıkıyor. Ülkemizde böyle bir organize yapılarak devletimizi zor duruma düşürmek isteyenler avucun içini yaladılar.Devletimizin istihbarat ve güvenlik güçlerinin dikkatli çalışmaları ile Cemal Kaşıkçı’nın konsoloslukta öldürüldüğü ortaya çıkarıldı. Ortada ceset yok. Ne olduğu da önümüzdeki günlerde aydınlanır. Suudi savcı Türkiye’ye geldi. Türk  devletinin ve savcılığın elinde cinayetle ilgili ne bilgiler olduğunu öğrenmeye çalıştı. Amacı olayı örtebildiği kadar örtmek olan Suudi başsavcısı, cesedin ne olduğunu bildiği halde susmayı tercih ederek ülkesine Türk lokumu ve çerez olarak döndü. Hürriyet Gazetesi’nde Abdülkadir Selvi köşesinde “Suudi savcı neyin peşindeydi?” diye ilginç bir yazı yazmış, ben de bu cinayetin perde arkasında merak eden okuyucularım için köşeme aktarıyorum.

SUUDİ SAVCI NEYİN PEŞİNDEYDİ?

Kaşıkçı cinayetini soruşturmak için ülkemize gelen Suudi Başsavcı dün ülkemizden ayrıldı.

Başsavcı el Muceb, iki şeyin peşindeydi.

1- Kaşıkçı’nın cep telefonu

2-Cinayet anına ilişkin ses kayıtları

Cemal Kaşıkçı’nın cep telefonundan kimlerle görüştüğünü tespit etmeye çalışan Başsavcı, ısrarla cinayet anını yansıtan ses kayıtlarına ulaşmaya çalıştı.

CIA Başkanı Gina Haspel’in ziyareti sırasında MİT’in elindeki ses kayıtlarının dinletildiği söylenmişti. CIA’in elindeki ses kayıtları da bizimkiler tarafından dinlendi mi orasını bilemiyorum. Çünkü CIA’in, daha önce Kaşıkçı’nın Riyad’a kaçırılmak istendiğini tespit ettiği yazılmıştı. Başsavcı’nın ülkemizden ayrılmadan önceki gece MİT İstanbul Bölge Müdürlüğü’ne gittiği söylendi ama bu doğru bir bilgi değildi. Başsavcı MİT’e gidemediği için böyle bir imkanı olmadı.

HAYATİ SORULAR CEVAPSIZ

Suudi Başsavcı, İstanbul’daki temasları sırasında cinayeti aydınlatmak yerine Türkiye’nin elindeki delilleri öğrenmenin peşine düştü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan, görüşme sırasında Başsavcı el Muceb’e üç soru sordu.

1- Kaşıkçı’nın cesedi nerede?

2- Cinayette bir yerli işbirlikçiden söz ettiniz. Yerli işbirlikçi kim?

3- Planlı bir cinayet olduğunu söylediniz. Kaşıkçı cinayetini kim planladı?

Bu üç sorunun yanıtı verilse zaten cinayet aydınlatılmış olacaktı. Ama Başsavcı el Muceb bu üç soruya yanıt vermedi. Bunun üzerine kendisine, “Bilgi vermediğiniz sürece bir ilerleme sağlanamaz” yanıtı verildi.

Suudi Arabistan’dayken hem bu planlı bir cinayet diyeceksiniz hem de Türkiye’ye gelince kimin planladığı konusunda bir şey söylemeyeceksiniz.

Suudi Arabistan’dayken hem cinayette parmağı olan bir yerli işbirlikçiden söz edeceksiniz, hem Türkiye’ye gelince yerli işbirlikçinin kim olduğunu söylemeyeceksiniz. Sonra da size güven duyulmasını bekleyeceksiniz! Hem de Başsavcı olarak arkanızda Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın, Suudlu zengin prensleri bir otele toplayıp rehin tuttuğu kararın arkasında imzanız olmasına rağmen!

Ama aynı zamanda Cemal Kaşıkçı’nın cep telefonunu isteyip, ses kayıtlarını öğrenmek isteyeceksiniz.

MESAJ VERİLDİ

Başsavcı el Muceb, işbirliğine açık olsaydı, Kaşıkçı cinayetinin aydınlatılmasında önemli bir ilerleme sağlanabilirdi. Bu imkân kaçırıldı. Ama henüz işin başındayız. Bu cinayet Suudlu savcının, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı koruma çabasına kurban edilemez.

Çünkü ortada cinayet var, ceset yok. Maktul var, katil yok. Planlı bir cinayet var, planlayan yok.

Böyle bir şey mümkün mü?

Türk-Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı, ilk günlerde Kaşıkçı’nın akıbeti hakkında bilgi almak için başvurduğunda Ankara’dan, “Barbarca katlettiler” yanıtını aldığını açıklamıştı. Kaşıkçı’nın, “barbarca” katledildiğini tespit eden kaynaklar, bu cinayetin faili meçhul kalmasına izin vermez. Zaten Suudlu Başsavcı’nın uçağı ülkemizden hareket etmeden önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yazılı bir açıklama yaparak, gerçekleri ortaya koydu. Başsavcılığın açıklamasıyla Suudi Savcıya, “Herşeyi biliyoruz. Gerçeklerin üstünü örtemezsin” mesajı verilmiş oldu.

Kaşıkçı cinayetinin iki yüzü var.

1- Kriminal yönü.

2- Kaşıkçı’nın öldürülmesi talimatını veren kişi.

SİYASİ BEDEL ÖDENMELİ

Kriminal boyutunda cinayetin aydınlatılıp, suçluların hak ettikleri cezaya çarptırılmaları gerekiyor. Ama asıl önemli olan Kaşıkçı’nın ortadan kaldırılması talimatını veren kişiyi ortaya çıkarmak. Eğer bu kişi Veliaht Prens’se bir bedel ödemesi gerekiyor. Yoksa o koltuğunda oturduğu sürece rejim muhaliflerinin hayatı tehlikede demektir.

Kaşıkçı 2 Ekim günü katledildi. Yarın tam 1 ay olacak. Ama Suudi Arabistan’ın engellemeleri yüzünden henüz cesedine ulaşılabilmiş değil. Suudi Başsavcı’nın 4 gün süren Türkiye temasları Kaşıkçı cinayetinin çözümünde bir ilerleme sağladı mı?

Bu soruyu yönelttiğim güvenlik ve yargı birimleri, koskoca bir sıfır işareti yaptılar. Suudi Başsavcı cinayeti aydınlatmak yerine tam tersine kilitledi.

Belki de görevi oydu.

CESET NEREDE KARDEŞİM SEN ONU SÖYLE

Sevgili okurlarım, unvanı Suudi Arabistan Başsavcısı olan bir sahtekâr İstanbul'a geldi, bizim savcılarımızla

görüşmeler yapıp gitti.

Bu herifin fotoğraflarını gazetelerde gördüm.

Allah korusun, o suratla sokakta karşılaşsam korkarım, yanından hemen uzaklaşıp kaçarım.

Tam bir katil suratı…

Allah bilir kendi ülkesinde ne haltlar yedi, hangi masumların ölüm kararını onaylayıp kafalarını kestirdi, ya da

hapislerde çürümesine neden oldu.

★★★

Bu herif sadece sahtekâr değil, aynı zamanda pişkin ve yüzsüz.

İstanbul'a geldi, Başsavcı İrfan Fidan ve soruşturmayı yöneten savcılarımızla iki kez görüştü…

Sonra cinayetin işlendiği konsolosluk binasına gidip orada kendince incelemeler yaptı.

Çıkan haberlerden anladığımız kadarıyla, cinayeti işlemek için İstanbul'a gönderdikleri ve 18 kişiden oluşan

infaz ekibi Suudi Arabistan'da güya tutuklanmış!..

Bence palavra…

Ben bunların “Allah bir” dediğine bile inanmam.

Bunlar İslam'da sapkın bir mezhep olan Vahabiliğin temsilcisidir.

Dinleri imanları para, rüşvet ve hırsızlıktır.

★★★

Üstelik bizimkilerden bir şey daha istemiş:

Savcılık ve polis tarafından İstanbul'da tanıklığına başvurulan kişilerin ifade tutanakları!

Bizimkiler de karşılığında orada koruma altına alınan cinayet ekibinin ifadelerini istiyor ama hiç verir mi,

nitekim vermedi.

Bu sahtekârlarda hiç utanma da olmadığı anlaşılıyor.

Yüzsüzlüğün, pişkinliğin ancak bu kadarı olabilir.

***

Sen İstanbul’a 18 kişiden oluşan bir infaz ekibi gönderip kendi vatandaşın olan bir gazeteciyi öldürteceksin...

Sonra da kendi söylediğine göre, dönüşlerinde bunları orada tutuklayacak, ya da gözaltına aldırtacaksın.

Peki ulan, sen bunlara cesedin nerede olduğunu, cesedi ne yaptıklarını hiç sormadın mı?

Cesedin ne olduğunu hem o infaz ekibi, hem de şimdi Türkiye’ye gelip rol yapan bu Suudi başsavcı biliyor.

Ama biz bilmiyoruz…

Cesedi bulmak mümkün olmuyor.

★★★

Ortada birkaç olasılık var:

– İlki, infaz ekibinde yer alan uzman katiller cesedi usulüne göre parçalayıp bavullara koydular ve aynı

gece Suudi Arabistan'a götürdüler.

– İkincisi, yanlarında asitli maddeler getirmişlerdi. Kesip biçtikleri cesedi (belki kuyuya atıp) o

maddelerle eritip yok ettiler.

– Üçüncüsü, dışarıda bekleyen bir işbirlikçiye teslim edip bir yere gömülmesini sağladılar.

★★★

Şimdi çıkmışlar karşımıza, bir sürü palavra sıkıp bizi ve dünya kamuoyunu aldatmaya kalkışıyorlar.

Cinayeti kendi adamlarının işlediğini kabul etmek zorunda kaldılar.

Şimdi bir tek eksik var:

Ceset nerede kardeşim?

Cesedin başına ne geldi?

Heriflerin utanmazlığına ve yüzsüzlüğüne bakın siz…

Bu soru kendilerine sorulduğu zaman “Vallahül azim biz bilmiyoruz” diyorlar.

Cinayet ekibinden 18 zanlıyı kendi ülkelerinde güya sorguluyorlar ama cesedin nerede olduğunu öğrenme

zahmetine katlanmıyorlar!

Aslında bildikleri halde bizden gizliyorlar.

★★★

Bu konuda benim merak ettiğim bir husus daha var…

Bunların konsolosu olan herif olaydan hemen sonra ülkesine tüydü.

Bu konsolos en başından en sonuna kadar olayın bire bir içinde. Hatta eldeki bulgulara göre, cinayet onun

makam odasında işlendi.

Her şeyi biliyor…

Ve biz ne yazık ki onun tüymesine bile göz yumduk. Böyle bir rezalet dünyanın hiçbir ülkesine

olamazdı ama bizde oldu.

Peki bu konsolos Suudi Arabistan'da gözaltına alındı mı, tutuklandı mı?

Hayır!

★★★

Bizim Başsavcı İrfan Fidan vallahi sabırlı adammış ki, bu sahtekâr Suudi başsavcının yalanlarını efendice

dinlemiş.

Ben olsam o katil suratlının palavralarını dinledikçe dayanamaz ve herifin kafasına kül tablasını fırlatırdım!

***

Sevgili okurlarım, yazıyı bitirirken size bir de “İyi haber (!)” vereyim de şaşırın!

TBMM, Kaşıkçı cinayetinin düzenleyicisi olan, Suriye’de PKK uzantısı YPG’ye 100 milyon dolar veren Suudi Arabistan'la aramızda “Parlamentolararası Dostluk Grubu” kurulmasına karar verdi.

Bu karar bir hafta önce, cinayetten sonra alındı.

İsteyen milletvekilleri şimdi başvuruda bulunup gruba üye olacak ve Suudi Arabistan'a beleş gezi olanağına

kavuşacak.

Yuh!