Günümüzde hemen her şeyde, 'yaptım oldu' mantığı devam, konfor alanımızdan bir milim dışarı çıkma gibi bir düşünce yok.

Dün gerçekleştirilen Mesir Karma Töreni ve Nevruz kutlamalarında olduğu gibi.

Programlar yıllardır aynı, kopyala yapıştır misali. 5 asırlık bir geleneğe sahip olan ve bu yıl 484'üncüsü gerçekleştirilecek olan Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali'nde bir adım bile yol alamadık.

Dün, kortej yürüyüşü ve Mesir karma töreniyle başlayan festival güya uluslararası, baktığımızda kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz. Yine de hakkını yemeyelim, yabancı ülkelerin halkoyunu ve dans gruplarını da davet ederek onlarla birlikte oynayarak uluslararası festival olarak kutluyoruz bir nevi. Ama elin yabancısı 130 ton domatesi havalarda uçurarak salçaya dönüştürüyor, en son 76'ncısını düzenlediği ve bir günde nüfusunu iki katına çıkarak 20 bin kişinin katıldığı festivalde.

Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali'nin ilk ayağı olan dünkü programda yine şiirler okundu, halkoyunları gösterileri sunuldu, konuşmalar yapıldı ve sonrasında temsili şehzadelerin, Merkez Efendi ve Hafsa Sultan'ın geçişleriyle bana göre en dikkat çekici kısım olan kortej yürüyüşü ve Mesir karma töreni gerçekleştirildi, her yıl olduğu gibi. 4 yıldır geçerli nedenlerle yapılamayan festival için belki de daha farklı programlar düzenlenebilirdi. Dün başlangıcı yapılan ve 23-28 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilecek olan festival programı tam olarak açıklanmasa da, yine bildiğimiz gibi Manisa'nın muhtelif yerlerinde gerçekleştirilecek halk oyunları ve dans gösterileri, akşam düzenlenecek ünlü isimlerin katılacağı konserler, uluslararası niteliğinin hakkını vermek için davet edilen yabancı ülke temsilcilerinin ağırlanması, konuk ülkelerin gösterilerini sunması, Mesir fuarı, yemek yarışması vs. Artık klasikleşen usulde, kutladık mı kutladık, ama işte sen ben bizim oğlanın katılımıyla, bir avuç insanın coşkusuyla. Umarım ses getirecek alışılmışın dışında birtakım etkinlikler vardır da, ben de yanılır, bir özür yazısı yazarım.

Belki komitedeki kurumların görev yetkileri, belki işin maddi boyutu, belki de ilimizin fiziki ve sosyal şartları nedeniyle kısıtlı olarak kutlama yapılıyordur ama, biraz da işin vizyon kısmında sanki birşeyler var, alışılmışın dışına çıkış kısmının önüne geçen. Gerçi kutluyoruz sahip çıkıyoruz ya, ona da şükretmek lazım. Bakın, uzun yıllar önce gerçekleştirilen ama bir anda sona eren Bağbozumu Şenlikleri yok oldu gitti. Tekrardan kutlamak, hayata geçirmek kimsenin de aklına gelmiyor. İsimler evet geçici ama, makamlar kalıcı. Çok mu zor, Bağbozumu Şenlikleri'ni yeniden canlandırmak. Sanıyorum, Turgutlu, Saruhanlı ve Sarıgöl'de halen devam ediyor bağbozumu şenlikleri ama, üzümün diyarı olan ilimizde yok. Urla'da, Bozcaada'da, başka birçok il ve ilçede dahi yapılıyor bağbozumu şenlikleri.

Halbuki o kadar güzel etkinliklerle kutlanabilir, dünyada ses getiren domates festivalinden daha da güzel şekilde hem de. Düşünsenize, üzüm hasadı düzenlendiğini, şenliklere katılmak için gelenlerin ayaklarıyla üzüm ezdiğini. Neden olmasın ki, birbirlerine domates fırlatan ayaklarıyla üzüm de ezer. Alışılmışın dışında, saçma gibi görünenler dikkat çekiyor, ilginç oluyor artık. İnsanlar ot için, nergiz için, roman havası ezgileri için düzenlenen festivallere akın ediyor. Bir günde o ilin, o beldenin nüfusunu ikiye, üçe katlıyor.

Olmayacak şeyler değil, tabii ki yapmak istersen. Bir yerden başlarsan ardı arkası gelir zaten. Bir yol haritası oluşturarak valilik, belediyeler, resmi kurumlar, iş insanları ve turizm şirketleri birlikteliğiyle adımlar atılabilir. Tanıtımı da çok planlı ve güçlü bir şekilde yapılacak olursa eğer, insan kalabalığından geçilemeyen bir şenliğe sahip olabiliriz. Aksi durumda evlere şenlik festivaller düzenlemeye devam ederiz.