ABD, Irak, Suriye ve Türkiye’yi karıştırma planlarına yeni yılda İran’ı eklerken ülkemizde 2019 başkanlık seçimi öncesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile 11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün arasına kara kedi sokmaya çalışıyorlar. Aslında başkanlık seçimi öncesi bu tablo insanın içini karartıyor. Bence iki tarafın da dikkatli olmaları oyuna gelmemeleri görüşündeyim. Muhalefet cumhurbaşkanlığı seçiminde çatı adayla hüsrana uğrayınca 2019 3 Kasım’ındaki başkanlık seçiminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı başkanlık koltuğuna oturtmamak için her yolu deneyecektir. Dikkatli olmak gerekir. Geçmişteki siyasi yaşamımıza baktığımızda dava arkadaşlarının birbirleri ile kıyasıya mücadelerinden iktidar partilerinin nasıl parçalanıp zayıf duruma düşürüldüğünü gördük. 1965-1969’da rahmetli Süleyman Demirel’le Adalet Partisi eski seçim sistemine rağmen, tek başına iktidar olmasına hazmedemeyen muhalefetin Demirel ile Bayar’ın arasını açıp Bozbeyli hareketi ile Adalet Parti’yi ilk seçimde iktidardan düşürülüşünü yaşamış biriyim. Ondan sonra Adalet Parti Süleyman Demirel liderliğinde tek başına iktidar olamadığı gibi 12 Eylül askeri darbe ile demokrasimizin sekteye uğradığını da canlı şahitlerindenim. AK Parti uzun süreli iktidarın devam ediyor. Doğruları ve yanlışları ile ülkemizin gelişmesine büyük katkıları olmuş. Ülkemiz, lideri Erdoğan ile dünyaya kafa tutan bir ülke haline gelmiştir. 15 Temmuz darbe teşebbüsünden de ders çıkararak Erdoğan ile Gül’ün arasını açmaya çalışanlar, ülkemize büyük kötülük yapacaklarını düşünüyorum. Erdoğan ile Gül biraraya gelip sorunları çözdüklerinde arasını açmaya çalışanlar ortada kalır. Dün Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Abdülkadir Selvi yine Erdoğan ile Gül’ün sitemlerini içeren yazısını okudum. Aynen köşeme aktarıyorum. 

  

ERDOĞAN'IN GÜL'E SİTEMİ NE OLDU? 

 

  1. CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, kulağında yaşadığı bir rahatsızlık nedeniyle Hacettepe Hastanesi’nde tedavi görüyordu.



  

Basın danışmanı Ahmet Sever aradı. “Sayın Cumhurbaşkanı hastanede yazını okumuş. Öyle bilinmesi daha doğru olur diyor. Aynı düşünceleri paylaştığını söylememi istedi” demişti. O gün, Abdullah Gül ile Erdoğan ilişkisini yazmıştım. 

  

AK Parti’nin kuruluşu için birlikte yola çıkmalarından, erdemliler hareketinden, Erdoğan’ın milletvekili olmasının engellenmesi üzerine tereddütsüz olarak Başbakan olarak Abdullah Gül ismini önermesinden, Erdoğan’ın Siirt’ten milletvekili seçilmesi üzerine Gül’ün istifa ederek başbakanlık görevini devretmesine ve nihayet Cumhurbaşkanlığı seçimindeki, “Kardeşim Abdullah”a kadar getirip, Erdoğan ile Gül’ün, “kardeşlik hukuku” ve “dava şuuru” ile birbirlerini dengelediklerini anlatmıştım. 

  

Abdullah Bey, “birbirini dengeleme”ye dayalı analizi paylaştığını bilmemi istemişti. 

  

Bir anekdot daha. 

  

Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi, 367 kararı ile engellenince, AK Parti cumhurbaşkanını halkın seçmesi yönünde anayasa değişikliğine gitmişti. 2007 yılı Mayıs ayıydı. Anayasa oylaması sırasında Başbakan Erdoğan, Abdullah Gül, AK Parti grup başkanvekilleri Salih Kapusuz, Sadullah Ergin, İrfan Gündüz, Faruk Çelik ve Eyüp Fatsa ile birkaç milletvekili Genel Kurul salonunun arkasındaki odaya geçiyor. O sırada bir milletvekili Gül’e, “Bu değişikliği yapıyoruz ama eksiklik var” diyor. Gül, “Sus konuşma, bizim hayallerimiz başkanlık sistemini getirmek. Oraya doğru gidiyoruz. Başkanlık sistemi benim çocukluk hayalim” karşılığını veriyor. Ama Gül şimdi parlamenter sistemi savunuyor. 

  

Bugün Erdoğan ile Gül ilişkisine dair aynı şeyi yazabiliyor muyum, Abdullah Bey, aynı şeyi savunabiliyor mu? Yok. Çünkü köprülerin altından çok sular aktı. 

  

  

GÜL’E SİTEM 

Abdullah Bey, siyasi çalkantıya neden olan tweet’i 25 Aralık Pazartesi günü saat 15.32’de atmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan o sırada Sudan’da Sevakin Adası’nda incelemede bulunuyor. Türkiye’deki gelişmelerden akşam saatlerinde kendisini arayan bakanlar aracılığıyla haberi oluyor. 

  

Muhalefetin Gül’ün tweet’i üzerinden işi bir kampanyaya dönüştürmesinden dolayı rahatsız oluyor. Gül’le ilgili olarak ağzından, “Biz seninle dava arkadaşı değil miydik” sözleri dökülüyor. Bülent Arınç’ın retweet ettiğini öğrenince can sıkıntısı büsbütün artıyor. 

  

O nedenle Kastamonu’da, “Dava arkadaşı değil miyiz? Nasıl olur da gidip Kemal’in kayığına binersiniz. Yazıklar olsun” diye tepki gösteriyor. Özellikle de Gül’ün açıktan muhalefet etmesini hazmedemiyor. AK Parti’nin yetkili kurullarında konu açılınca, “Sen dava arkadaşım değil misin, biz aynı davayı gütmüyor muyuz” diye sitem ediyor. 

  

  

CUMHURBAŞKANLIĞI DENKLEMİ 

Söz konusu Erdoğan ile arasındaki bir tartışma olunca bunun bir siyasi sonucu olur mu sorusu akla geliyor. O nedenle açıklamalar dikkatle takip ediliyor. Elbetteki bu tartışmanın bir yerinde 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili hesaplar yatıyor. Birilerinin Erdoğan’ın karşısına Gül’ü çıkarmak gibi bir hesabın içinde olduğu biliniyor. Hedef, ilk turda Erdoğan’ın seçilmesini önlemek. 16 Nisan’dan sonra Gül’ün etrafındaki hareketliliğin arttığı, daha önceleri sessiz kalmayı tercih eden 11. Cumhurbaşkanı’nın, “Daha çok görünme, daha çok konuşma” kararı aldığı bir sır değil. 

  

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Abdullah Gül büyük ölçüde tarafsız bir cumhurbaşkanlığı yürüttü” şeklindeki açıklaması, Akşener’in, “Gül aday olursa ben kararımı gözden geçiririm” dediği yönündeki söylentiler de kendisini cesaretlendirmiş olabilir. Cumhurbaşkanlığı seçimine uzun bir süre var ama hesapların değiştiği anlaşılıyor. Muhalefet, çatı adayında yaşanan hayal kırıklığı nedeniyle Cumhurbaşkanlığı seçimine kendi adaylarıyla girme kararı aldı. Kılıçdaroğlu, aday olabileceğini söylerken, Akşener adaylığını çoktan ilan etti bile. Bu durumda Abdullah Bey, “Dimyat’a pirinci giderken evdeki bulgurdan olabilir”.