Pazartesi sabah 04.17’de Türkiye’nin yüreğine ateş düştü. 7,7 ve 7,6 şiddetindeki iki depremle 10 ilimizde asrın felaketi ile karşı karşıya kaldık. Devlet millet el ele yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz. 55 yıllık gazetecilik mesleğimin başlangıcından bugüne kadar görev yapmak için üç depreme gittim. Mesleğe yeni başladığımda akşamları vilayette emniyet müdürlüğünün nöbetçi müdürlüğünde oluyordum. Emniyetin ikinci müdürü Halil Ağırbaşlı’ydı. İş insanı Vecdi Ağırbaşlı’nın babasıydı. Bizler de kendisine baba derdik. Bir yaz akşamı telefon çaldı. Demirci’de deprem olduğu bilgisi geldi. Heyecanlandım. Yıl 1968 Demirci’ye Manisa’dan gitmek mesele. Allah rahmet eylesin Halil Ağırbaşlı emniyet amirim beni Demirci’ye gidecek güvenlik ekibi ile gönderdi. Depremle ilk tanışıklığım başladı. Yıkılan evler. Avlularında ateş yakıp yardım bekleyen Demircili vatandaşlarla birlikte oldum. Çadırlar kurulmuş. Beni çadırda yatırmak istediler yetkililer. Ben çatırda yatmam az hasarlı yerde yatacağım dedim. Beni bir okulda misafir ettiler. Çaresizlik zor. Demirci’deki deprem büyük değildi. Ama korku panik ve yıkılan kerpiç evlerle karşı karşıyaydık. Yeni Asır’da ilk deprem haberini Demirci’den yazmış oldum.

ISPARTA, BURDUR VE GEDİZ DEPREMİ

Askerden dönmüş Yeni Asır gazetesinin sahibi Dinç Bilgin beni Denizli büro şefi olarak Denizliye göndermişti. Bir gece akşam Aydın büro şefi Atilla Dağıstanlı ile Aydın’da birlikte oldum. Geç vakit oldu. Atilla kardeşim “Kal yarın Denizli’ye gidersin” diyordu. Ben ise bütün ısrarlara rağmen Denizli’ye döndüm. Sabahın köründe büronun telefonu çaldı. Yeni Asır’ın İzmir merkezinden arıyorlar bana “Burdur, Isparta’da deprem oldu. Hemen araçla deprem bölgesine git” talimatı verildi. Hemen elimi yüzümü yıkadım fotoğraf makinemi filmlerimi alıp yola çıktım. Burdur’a geldiğimde gün ağarmıştı. Büyük bir sessizlik içinde yıkılan binaların fotoğraflıyorum. Biraz sonra benim gibi bölgeye gelen İzmir Cumhuriyet gazetesi temsilcisi hemşerim Hikmet Çetinkaya ve Akşam gazetesinin temsilcisi rahmetli Özden Alpdağ ile karşılaştım. Her ikisi de tecrübeli Hikmet Çetinkaya Yeni Asır bürosundan Cumhuriyet gazetesine geçmiş. Akşamın akşam olduğu yıllar. Özden Alpdağ İzmir’in meslekteki efsane isimlerinden biri. Beni görünce elimdeki fotoğraf makinesine baktı. Bana “Gel evlat. Ben sana benim makinemle resim çekeyim. Yeni Asır’a gönder” deyince havalara uçuyordum. Benim fotoğraf makinesi sıradan Özden Alpdağ’ınki ise Amerika’dan gelmiş son modeli. Allah razı olsun. Onun sayesinde gazeteme güzel fotoğraflar göndermiş oldum. Burdur ve Isparta’da gerçek depremle karşılaşmış oldum. Sonra Tercüman gazetesinde iken Gediz depremine beni hocam Öcal Uluç göndermişti. Gediz ilçesinin bir bölümü yerle bir olmuştu. Ölü ve yaralı sayısı bir hayli kabarıktı. Deprem felaketlerindeki acıları çaresizliği mesleğimin genç yaşlarında tatmıştım. Ülkemiz asrın felaketi ile karşı karşıya birlik ve beraberlik içinde yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz. Devletimiz Sabah gazetesinin Evliya Çelebisi dostum üstat Yavuz Donat’ta deprem bölgesindeki yazılarına devam ediyor. Buyrun okuyun.