'Şarkılar bizi söyler' diye bir yazı yazmıştım. Erol Evgin'in söylediği 'İçimdeki Fırtına' şarkısı ile Barış Manço'nun 'Bugün Bayram' şarkısının hikayelerini anlatan bir yazıydı. Çok da keyifli yazmıştım ve okunmuştu. Bugünkü yazımda da bizde birtakım izler bırakan, yıllar geçse de hala dinlerken biraz hüzünlendiren biraz duygulandıran türkülerden, şarkılardan bazılarının hikayelerinden bahsedeceğim.

Zahide'm. Neşet Ertaş'ın on üç yaşlarındayken bir köy düğününde verilen şiiri düzenlemesi ve bestelemesiyle ortaya çıkan, hikayesi oldukça dokunaklı bir türkü. Hikayesine gelince; Bu sevdanın başkahramanı Arap Mustafa, 1901 yılında Orta Hacı Ahmetli Köyü'nde doğar. Anne babasını küçük yaşta kaybedince akrabaları tarafından büyütülür. Ona bu lakabın verilmesinin nedeniyse yörede meşhur olan 'Koca Oyunu'nda Arap rolünü oynamasıdır. Çok küçük yaşlarda kimsesiz kalmasından dolayı da Yukarı Hacı Ahmetli Köyü'ndeki Hacı Bürozade Mehmet adlı ağanın yanında çalışır. On iki yıl hizmet ettiği bu evin kızı Zahide'ye âşık olur, kimselere de söylemez sevdasını. Sır gibi saklar. Gel zaman git zaman dayanamaz ve yakınlarına anlatır içindekileri. Onlar da ağadan kızını ister. Fakat ağa, Arap Mustafa'nın kapılarında bir azap olmasından dolayı Zahide'yi vermez.

Gönlünde bu sevdayla yanarken Arap Mustafa askere gider. O vatani görevi yerine getirirken ağa, Zahide'yi Molla Hasan ile evlendirir. Hemşerilerinin vasıtasıyla Zahide'nin haberini alan Arap Mustafa, çaresizce sevdasını dizelere döker. İşte Neşet Ertaş'ın okuduğu ve herkesi duygulandıran türkünün hikayesi böyle.

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar. Malkara’ya ait olduğu belirtilen ve kına gecelerinde hep söylenen bu ayrılık türküsü,  uzak bir köye gelin giden Zeynep’in ailesine duyduğu özlemi anlatıyor. Zeynep’in gelin gittiği köy, kendi köyüne üç gün uzaklıkta. Yedi yıl boyunca ailesini görmeyen Zeynep’in hasreti gün geçtikçe büyür. Zeynep de özlemini dindirmek için kendi yazdığı bu türküyü evinin bahçesinde söyleyip durur. Bu haline, kocasının kötü muameleleri de eklenen genç kadın hastalanır ve yataklara düşer. Halinin kötüleştiğini ve başka çaresi kalmadığını anlayan kocası karısının köyüne gider ve ailesini getirir. Zeynep’i yatağında kendinden geçmiş halde, bu türküyü söylerken gören annesi fenalık geçirir. Zeynep’in hasreti dinse de hastalığı iyileşmez ve ruhunu teslim eder. Bu yüzdendir ki, bu türkü her söylendiğinde göz pınarlarına yaşların dolması.

Firuze. Sezen Aksu’nun seslendirdiği hepimizin bir aşk şarkısı olarak dinlediği ama aslında bir anne kız hikayesinin anlatıldığı bir şarkı. Müthiş şarkı sözü yazarı Aysel Gürel'in bu şarkıyı yazarken kızı Müjde Ar'ı düşünerek yazdığı ifade ediliyor. Diğer yandan ise, Müjde Ar şöyle anlatıyor şarkının hikayesini; 'Bir gün film çekiminden eve geldim. Atilla keman çalışıyordu. O yıllarda evliydik. Bir melodi çaldı bana. Muhteşem bir şey bu, dedim. Onu besteledi. Hatta o besteyi Emel Sayın'a dinletti. Emel, beğenmemiş parçayı. Anlamamış, kendisi de söyler. Bu şarkıyı Sezen'e versene, dedim. Sonra ben Aysel'in 'Firuze' şiirini önerdim sözler için. Sezen ve Aysel bir araya geldiler. Birlikte çalıştılar. Bazı sözleri değişti. Sezen, birkaç yeri şöyle, böyle olsun dedi. Çünkü müziğe oturmamıştı bazı yerleri. Şarkıya son halini verdiler. Bence Aysel, Firuze'yi kendisine yazmış. Kendisi o. Anneannem hep şöyle dermiş 'Güzellik gelir insanı öper gider, ama onun bir bedeli var, onu öde'

Beni Unutma. Birçok şarkısı hala ilk günkü gibi dinlenen Sezen Aksu bu şarkıyı unutulmaz aşkı Onno Tunç'u bir uçak kazasında kaybettikten sonra o acılarıyla o duygularıyla yazmış.

Gülpembe. 7'den 70'e herkesin hayran olduğu Barış Manço' nun şarkısı. Hüzünlü bir aşk şarkısı zannettiğimiz Gülpembe'yi, aslında Barış Manço babaannesi için yazmış. 1957 yılında Ramazan Bayramı'nda ölen babaannesi Nimet Manço için duygularını kaleme aldığı bir şarkı.

Delikanlım, Sözleri ve müziği Yıldız Tilbe'ye ait olan ve bir stad dolusu insanım ağlayarak eşlik ettiği şarkının hikayesiyle ilgili iki farklı söylem var. Bir söyleme göre, Yıldız Tilbe, erken yaşta hayatını kaybeden müzisyen sevgilisi Uzay Heparı için bu şarkıyı yazmış.

Elfida. Haluk Levent'in bu şarkısını da hep bir aşk şarkısı olarak dinleriz ama değilmiş. Haluk Levent'in yardımsever kimliğin hepimiz biliriz. İhtiyacı olm insanların yardımına koşar. İşte bunlardan biri de, 9 yaşında kanser hastası küçük bir kızmış. Elfida isimli bu küçük kız için böyle güzel bir şarkı yaparken tek hayali, bu şarkıyı ona dinletmekmiş. Ancak maalesef, küçük Elfida bu şarkıyı duyamadan hayata gözlerini yummuş.

Hani Bekleyecektin. Hakan Altun'a ait olan şarkı. Kaybedilen vefasız aşklar için yazılmış. Hikayesi de şöyle, Hakan Altun askerliği sırasında o dönemki sevgilisini aramak için 17 gün telefon sırası bekler. Tam sıra ona gelip de sevgilisini aradığı zaman ‘Müsait değilim, sonra ara.’ yanıtını alır. Altun bu anı ‘Ben onunla konuşmak için 17 gün bekledim, o 60 saniyesini ayırmadı.’ şeklinde anlatıyor. Şarkıyı da olayın hemen ardından gözyaşları içinde yazmış.

Daha 17. Rock müziğinin asi ve sıradışı yıldızı Teoman’ın 17 şarkısı hep aşk şarkısı olarak dinlenir ama, aslında 1980 yılında henüz 17 yaşındayken yaşı büyütülerek idam edilen bir genç için yazıldığı söyleniyor. Olay tutanakları gerçek anlamda incelendiğinde tamamen suçsuz olduğu görülmesine rağmen 17 yaşında idam edilen bir gencin anlatıldığı 17 şarkısı, aşk acısından daha büyük bir acıyı anlatıyor aslında.

Deli Kızım Uyan. Türk Rock Müziği'nin en önemli kadın seslerinden biri olan Şebnem Ferah'ın ölümcül bir hastalığa yakalanan ablası Aycan’ın başucundan ayrılmadığı dönemde, birkaç dakika içinde yazdığı bir şarkı. Tek hayali, bu şarkıyı ablasıyla birlikte söylemek iş ama ablası 1997 yılında bu şarkıyı duyamadan hayata gözlerini yummuş.

Daha birçok şarkının, türkünün hayatlara dokunan hikayesi var. Kimi hüzünlendiren, kimi mutlandıran. Ama hüzünlü olanların daha iz bıraktığı da bir gerçek. Dinleyin, hissedin şarkıları, türküleri. Yüreğine şarkıların, türkülerin dokunduğu insanlardan olun. Neşet Ertaş'ın dediği gibi, "Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur. Çünkü, kötü insanların türküleri yoktur"