Geçtiğimiz hafta Manisa'nın Kurtuluş etkinlikleri kapsamında düzenlenen konserlerle Manisalılar coştu, keyifli saatler geçirdi. İnsanlar özlemiş böyle etkinlikleri. Ben gitmedim ama, gidenlerin cadde ve sokakları nasıl doldurduğunu, yazılı basının paylaştığı fotoğraflarda meydanı hıncahınç dolduran kalabalığı gördüm. Bir iki saat sorunlarını unutup sevdikleri şarkıcıları izleyen insanlara biraz nefes aldırdı bu konserler.

Tek eleştireceğim bir konu var, 8 Eylül Manisa'nın Kurtuluş konserleri finalinin İbrahim Tatlıses'le yapılmasıydı. Bir Melek Mosso finalinin çok çok daha güzel olacağını düşünmüştüm, yine de bir hafta boyunca müziğe doydu Manisalılar, şarkılara eşlik ederek. 

Şarkı deyince 2020 yılında yazmış olduğum yazımı bugün sizlerle bir kez daha paylaşmak istedim. Hani sanatçı mı şarkıcı mı, unutulmaz bir eser mi sabun köpüğü gibi bir şarkı mı diye hep tartışılır, konuşulur ya. Bu yazım, derin duygularla yazılan sözlerin nasıl unutulmaz anlamlı güzel bir esere dönüştüğünü anlatıyor.

"ŞARKILAR BİZİ SÖYLER

Öyle şarkılar var ki; sözleriyle, bestesiyle bizi bizden alır götürür. Dinlerken belki de kendimizden birşeyler buluruz. Şu andaki müzik piyasasında üç-beş gün dinlenen, yerini ertesi gün yeni çıkan başka bir şarkıya bırakanlardan bahsetmiyorum tabii ki de. Çoğunluğu günü kurtaran, ticari amaçların ağır bastığı sabun köpüğü şarkılar. Uzun yıllar dinlenecek olanlarının sayısı yok denecek kadar az neredeyse.

Herşeyde olduğu gibi şarkılar da 'Nerede o eskiler?' dedirtiyor bize. Sözleriyle, bestesiyle yıllar sonra bile ilk günkü beğeniyle dinlenenlerin yerine yenileri üretilmez oldu. Herkesin anlam yüklediği, kendinden birşeyler bulduğu eserlerin aslında öyle ortaya çıkma hikayeleri var ki, bence, kalplere ilmek ilmek işlenmesinin, en derinlerde yer almasının, yıllar geçtikçe dahi unutulmamasının sebebi, işte bu hikayeleri.

Ben yazımda sadece ikisinin hikayesinden bahsedeceğim. Belki de çoğunuzun çok severek dinlediği ama, hangi duygularla yazılmış olduğunu bilmediğiniz iki eserden.

MELİH KİBAR-ÇİĞDEM TALU AŞKININ FIRTINASI

Erol Evgin'in o büyüleyici sesiyle söylediği, Melih Kibar'ın nakaratında 'İşte o an bir fırtına kopar' dediği, Çiğdem Talu'nun bestesiyle de zirveye çıkan şarkıyı hepimiz biliriz. Ama öyle bir ortaya çıkma hikayesi var ki ben çok etkilendim. Yürekleri titreten bir varoluş.

"Melih Kibar, cesur bir gençken İngiltere'ye master yapmaya gider. Oradaki ilk gecesidir ve henüz diğer öğrenciler henüz gelmemiş olduğundan okyanus kıyısındaki bu okulda onu yerleştirmeye gelmiş babası ve kendisinden başka neredeyse kimse yoktur. Issız, tedirgin edici gecenin ortasında birdenbire bir fırtına kopar. Çok korkar Melih Kibar ve dolaşmaya çıkar. Kendini, içinde piyano olan bir odada bulur. Ruhunun derinliklerini en iyi müzikle ifade edebilen bir insan olan Melih Kibar'ın yüreğinden tuşlara o gece dökülen notalar 'İçimdeki Fırtına' diye bildiğimiz şarkıyı ortaya çıkarır.

Melih Kibar, yaptığı besteyi hiçbir yorum yapmadan, bestelediği koşullar hakkında hiçbir bilgi vermeden Türkiye'deki Çiğdem Talu'ya yollar. Bir-iki ay geçer, Çiğdem Talu'dan mektup gelir. Çiğdem Hanım, Melih Kibar'a bir iki satır karalamış, yanında da bu beste için yazdığı sözleri yollamıştır.

Mektubu alan Melih Kibar sonrasını şöyle anlatmıştır: 'Şarkının başlığını görünce duvara yaslanmak zorunda kaldım.'

Çiğdem Talu, Melih Kibar'ın besteyi yaptığı şartlardan habersiz öyle sözler yazmış ki, birbirinden kilometrelerce uzak iki kalp tek yürek olmuşcasına bu şarkı dile gelmiş.

İşte, Melih Kibar'ın Çiğdem Talu'ya duyduğu hislerin, aralarındaki özel iletişimin, sonrasında daha da güçlenen büyük aşkın notalarının yansıttığı fırtınanın şarkıyla dile gelmiş halinin öyküsü böyle.

Nakaratında dediği gibi,

'İşte o an bir fırtına kopar,

Sanki o an yer yerinden oynar.

Hoyrat bir rüzgar eserken,

Sallanan gemi misali,

Sallanır durur içimde dünya.'

diyeceğimiz sevgileri yaşayalım, yaşatalım.

BARIŞ MANÇO 'BUGÜN BAYRAM' DERKEN ASLINDA HÜZÜNLENDİRİYOR

Bayramlarda dilimize dolanan Barış Manço'nun 'Bugün Bayram' şarkısını eğlenceli bir ritimle söylesek de hüzünlü bir hikaye barındırdığını öğrendiğim gün hayli şaşırmıştım. Bayram sevinci içerisinde belki de müziğinin de verdiği coşkuyu hissettiren şarkının hikayesi aslında hiç de öyle mutluluk temalı değil.

Eşini kaybeden bir babanın, annelerinin eksikliğini hissettirmeden çocuklarını mutlu etmeye çalışması ve bayramda onları annelerinin mezarını ziyarete götürmesi anlatılıyor.

"Sen gittin gideli içimde öyle bir sızı var ki" diye kocanın eşine seslenişiyle başlayan şarkının 'Sen şimdi uzakta

cennette meleklerle' dizeleri şarkının aslında anafikrini veriyor bize. Sonrasında nakaratta ise çocukların annelerinin mezarına gideceklerini 'Giyelim en güzel giysileri

elimizde taze kır çiçekleri

üzmeyelim bugün annemizi' sözleriyle anlatıyor.

İşte aslında hüzünlü bir hikayesi olan şarkının sözleri;

“Sen gittin gideli içimde öyle bir sızı var ki yalnız sen anlarsın

Sen şimdi uzakta cennette meleklerle bizi düşler ağlarsın...

Sen yaz geceleri yıldızlar içinde ara sıra bize göz kırparsın

Sen soğuk günlerde kalbimi ısıtan en sıcak anısın...

Bugün bayram erken kalkın cocuklar giyelim en güzel giysileri

Elimizde taze kır çiçekleri üzmeyelim bugün annemizi

Bugün bayram çabuk olun çocuklar annemiz bugün bizi bekler

Bayramlarda hüzünlenir melekler gönül alır bu güzel çiçekler...”

Evet işte hikayesi bu. Ben bundan sonra bu şarkıyı her duyduğumda veya aklıma gelip söylerken, gözümde bir baba ve iki çocuğun, ellerinde kır çiçekleriyle annenin mezarını ziyaretlerini canlandıracağım. Bugüne kadar yüzüme tebessüm yerleştiren, neşeyle söylediğim bu şarkıyı yüreğime yerleştirdiği buruk hikayesiyle hatırlayacağım.

Böylesine anlamlı ve duygu yüklü, uzun soluklu şarkıların üretilmesi dileğim. Şarkıların sözlerini iyi dinleyin, müziklerini yüreğinizde hissedin. Kimbilir belki bir kısmında sizi anlatıyordur. "