‘’Dünyada bana “Ne istiyorsun?” diye sorsalar hiç düşünmeden cevap vereceğim şey şudur; anlaşılmak istiyorum.’’ Demiş Sabahattin Ali.

Günümüzde sıklıkla duyabiliyoruz bu sözü ya da bizler de söyleyebiliyoruz benzerlerini. Anlaşılmak gerçekten çok değerlidir insan sağlığı için. Bugün öneminden bahsedeceğiz ve üzerine konuşacağız: ‘’dünyada yalnız hissedilmek’’ adı altında anlaşılmayı konuşacağız.

Öncelikle hangi durumlarda anlaşılmak isteriz?

-Yaşam içerisinde bazen çok yalnız hissederiz. Bu dünyada tek başımıza olduğumuzu o kadar çok hissederiz ki çevremizdeki kimselerin varlığı bile bize yalnızlığımızı unutturmaz. Bu zamanlar genel anlamda çok zorlu geçen süreçlerde daha sıklıkla karşılaşılır. O hayatın sanki tüm varlığıyla, tüm meseleleriyle, tüm cephanesiyle bize savaş açtığını düşündüğümüz zamanlarda yaşarız yalnızlığın en sancılısını. İçimiz içimize sığmaz çokça dolu hissederiz kendimizi. Biri olsun da yalnızlığımı paylaşayım, biri olsun da derdimi anlatayım, biri olsun da anlaşılabileyim.

Öyle ki en çok da kişi en yakınındakilerden bekler anlaşılmayı. Annesinden, babasından, kardeşinden, kız/erkek arkadaşından, eşinden, iş arkadaşından, v.b. Herkesten bekleyebilir ancak özellikle en yakınından beklemektedir. İnsan; değer verdiği, çokça önem verdiği ve çok sevdiği kişilerce tüm benliğiyle, tüm yaşamıyla ve her haliyle anlaşılmak ister. Somut olmayan yalnızlığı soyut olarak da hissetmek ister.

Peki, çok mu önemli anlaşılmak ya da basit bir şey midir anlaşılmak? Ve ne demek ‘’anlaşılmak’’ biliyor muyuz?

-Anlaşılmak çok basitmiş gibi gelebilir kulağa. Aslında o kadar da basit değildir. Diyelim ki bir arkadaşımız/yakınımız bize bir olay aktarıyor ve biz de bu olayla alakalı ‘’evet, haklısın ya da hayır haksızsın.’’ Dediğimizde onu anlamış veya onu anlaşılmış hissettirir miyiz sizce?

Kişiler, yaşam süreçlerindeki herhangi bir olayı aktarırken aktif bir dinleme beklerler. Olayın sonucunda onaydan ziyade olayın nasıl gerçekleştiğini, sebeplerini, kişinin duygu ve düşüncelerini de aktarmak ve anlatmak ister. Çünkü kabul görmek, değerli hissetmek ve var olduğunu da hissetmek ister. Anlaşılmamak; kişiyi görmezden gelmek, değer verilmemek, yok saymak ve yalnız hissettirmek demektir. Anlaşılmamak bir yerde reddedilmektir. Reddedilmiş insanlar yalnızlığa sürükler kendini. Ve kendini de sorgulamaya ve kendinden şüphe etmeye başlar. Kendine duyulan şüphe ve güven kişiyi yine kendi kabuğuna çeker.

Anlaşılmamak çok basit gibi görünebilir ancak bahsettiğimiz ölçülerde kişilerin psikolojik sağlamlığına, ruhsal sağlığına ve fizyolojik sağlığına kadar tümüyle her şeyini de etkileyebilmektedir.

Peki, anlaşılmak veya karşıdaki birine anlaşıldığını hissettirmek adına neler yapılabilir?

-Karşıdaki kişiyi anlaşılmış hissettirmenin alt başlıklarında; kişinin duygu ve düşüncelerini iyi gözlemlemek, empati kurmak, aktif dinlemek, yargılamamak, üstten bakmamak, tavsiye vermekten uzak durmak, ders vermemeye çalışmak, ‘’seninki de dert mi, bir de benim derdimi dinle’’ demeden objektif şekilde dinlemek gibi örnekleri verebiliriz.

Kendi adımıza ise anlaşılmayı gerçekleştirirken; bazı zamanlar karşımızdakinin bizi anlamasını beklemekten ziyade bizler başlangıç yapabiliriz. Tabi bu tür durumlarda anlamasını istediğimiz kişiyi en sağlıklı şekilde seçmeliyiz. Aksi durumda daha da hüsran yaşayabiliriz. Eğer gerçekten de çok denemiş ve anlaşılamamış hissediyorsak bir uzman desteği de alabiliriz.

Keyifli okumalar dilerim.